29 Ocak 2009 Perşembe

BÜLBÜLÜN ÇEKTİĞİ DİLİ BELASI

BÜLBÜLÜN ÇEKTİĞİ DİLİ BELASIALİ ŞAHİN_______________________________________________
Şöyle dönüp bakarım hep ara kimi zaman, yarım yüzyılı geride bırakmış biri olarak. Küçükken sessiz sakin biri olan bana neler oldu da bu durumlara düştüm diye. Durumu nasıl ki diyeceksiniz şimdi siz. İlk paragraftan da kendimi ele vermiyor muyum, düz anlatımı bir türlü kullanmaya yanaşmaz elim ve dilim.İlk anımsadığım Çorum Öğretmen Okulu bilmem kaçıncı sınıfındayken, teneffüste sıra arkadaşımla konuşmak için benim sırama oturan ön sıradaki arkadaşımın sohbetini bölmemek için usulca onun yerine ilişmem üzerine "Ya bu Ali Şahin'in ağzı var-dili yok, ağzına vur, ekmeğini al elinden, ben geldim, yerimden kalk bile demiyor baksana..." sözü. Etütteydik. Arkadaşa saygı olsun diye yaptığım bu davranış üzerine söylediği söz beni çok düşündürdü daha sonra. O yıllarda kitap okuma hastalığım da iyice nüksetmişti. Okudukça bende esprili biri gelişti içimde... Hep espri, hep espri... Çoğu zaman kırıldı, darıldı demek istediğimi anlamaya kendini zorlamak istemeyenler. Ama ben bir türlü huyumdan vazgeçmedim/ geçemedim. Kırk yıllık Kani, olur mu yani...Dün nette gezinirken daha önce çalışmalarından yakından tanıdığım, yeni emekli olan resim öğretmeni bir arkadaşın, çok önceleri oluşturup boş bekleyen bloğu çarptı gözüme. Ne güzel çalışmalar da yapmıştı, hayranlıkla izlerken Onlaine bir Ziyaretçi Defteri de koymuş olduğunu gördüm. Aralarda Bir büyük-kent başkanının hoşlanmadığı resimler de vardı: "Kastamonu'dan İzmir'e Yeniden Merhaba, Yine süslemiş, "NUR" gibi ışıtmışın "SEN" blokçuyu "GÖR" ve "ŞEN"len diyorsun yani. Selam ve Saygılar/Sevgiler.... Haaa, yalnız bu resimleri Melif Efendi görmesin sakın. İçine tükürür valla. Karışmam." Yazıp gönderdim. Gece geç zaman aklıma geldi şuna bir bakayım dedim ki ne göreyim: "Hoş geldiniz Ali öğretmenim. Saygılar bizden:) Melif efendi kim ki, resimlerime karışacakmış, anlamadım söylediğinizi..." demişti arkadaşım. Bizim bir harf (h) yerine (f) çıkmış. Ardından "alsah adındaki ziyaretçi arkadaşın ifadesini çok yadırgadım diyemem... Genellikle birşey yapamayıp da yapanlara söven tipik fesatlara çok benziyor... Üslübundan kıskandığı şeylere karşı ağzında köpük saçan insanlar, taktir etmesini de öğrenmelidirler... Yapıcı eleştiriye kimse ses etmez, de buyur sen daha iyisini yap derler.))" demiş, bir Molla Kasım. İmza: Rakursi..."Değerli Öğretmenim, blok sakinlerimize ben espriyi iyi anlatamadım galiba ama Mahmut Hocam anlamış gördüğüm kadarıyla. Belki biraz kargaşa da Melih'in "h"si "f" olarak çıkmış; sanırım ondan da kaynaklandı. Sn. M. Toprak'ın iletisini burda göremedim, sanırım bir başka şekilde ulaştı Nursen Hanıma. "Rakursi"nin yanıtını da burda daha fazla polemiğe girmeyi Nursen öğretmenime saygısızlık saydığım için kendisine yani Rakursi'nin e-mail adresine özel olarak gönderdim." (*) Diye bir açıklamada bulundum.Bu arada Nursen Öğretmenimden: "Sn. Hocam, sanırım bir yanlış anlama oldu. Ama yanlış anlayan Mahmut Hoca değil, ben yanlış anladım. Umarım onu üzmemişsinizdir..." yazısı gelince "Rakursi" Mahmut Toprak Hoca'nın nicki mi? Diye sorup netten araştırdığımda da öyle olduğunu öğrendim. Bak şu Sanatsal ortak e-mail grubu arkadaşlarımız Nursen Görsen ve Mahmut Toprak hocalarımla arama giren "Rakusi'nin yaptığına sen?" Eskiden manyetolu telefonlar vardı, biz o çağa yetişemedik. Adam Kastamonu'dan çevirirdi. Alo İzmir... Araya girerdi bir ses. Alo burası Gaziantep... İzmir seslenir arada. Alo Kastamonu… Anlaşılmıyor, parazit yapıyor... Çekil aradan Gaziantep... Falan filan... Şimdi espri konusu olarak görüyoruz bunları dönem filmlerinde. Ama Olmaz olmaz demeyin. Oluyor işte e-posta çağında da oluyormuş demek. Benim İzmir'de bir dosta yolladığım e-mektup, Kastamonu-İzmir hattı üzerinde bulunan Gaziantep'e takılmış, İzmir'e varmadan henüz.Şimdi şöyle düşünüyorum da bu da bişey mi, diyorum. Adam, e-posta yoluyla yollanan e-mektubun zarfına giriyor açıp da. Geçenlerde onlarca site ve bloğumdan birinin içine giremedim, editör girişinden, bir de şuna yabancı gözüyle bakayım dedim, URL'ime bir tıkladım ki aman Allah, neler neler, türlü türlü naneler... Baktım bel-altı; etek altı biyerlere doğru gidiyor benim yöresel site. Okuruma daha çok mahcup olmamak için, şunun vicdanına sesleneyim bakalım deyip kendi e-mail adresime bir e-posta yolladım, bir yanıt, baktım olacak gibi: bir, bir daha derken gözlerime inanamadım ama doğruymuş benim şifre geldi evden benim eşyaları atmıştı zaten, kendi valizini de toplamış gitmiş: Tamtakır kuru bakır bir ev, ve elimde de kapının anahtarı... Şuna bir teşekkür yazayım sitemden dedim. Yazayım ki, giren de anlasın aradaki değişikliği hiç olmazsa: "HACKER'IM BİRAZ DA OLSA VİCDAN SAHİBİYMİŞ. SİTEMİZİ YENİDEN DÜZENLİYORUZ. ALLAH RAZI OLSUN!... TÜM SAYFALARIMI SİLİP BOŞ SİTEYİ OLSUN TESLİM ETTİ BİZE!..." dedik ya, bülbülün çektiği dili belası: Bir kızma bir kızma... Teşekkür etmeliymişim, efendiye. Ben sitemi yeniden düzenlemeye başlayınca "Yeni sitende çalışmalarında başarılar dilerim" deyip "bir teşekkürü de mi hak etmedik" diyor... Ne diyeyim. Nutkum tutuldu. Bunları niye mi yazıyorum: Belki Rakursi araya girer de benim adıma hacker'ime de bir iki zılgıt çeker, onun da karakterini çözümler bu arada diye. Elbette benim anlattıklarım yeterli olmayabilir; bu durumda Hacker'le yazışmalarımızı de yollarım kendisine Mahmut Toprak hocam aracılığıyla. Bir üçüncü kişi de ben bari sokayım araya Nâbi konuşsun yerime:"dil-i nâşadımı şad etmeyen dünyada şâd olsunbenim için nâmurad olsun diyenler bermurad olsun"Bu kez de Nev'i pek sevdiğim başka bir beyti ile dilşâd etmek istedi, napalım hatırı kalmasın bari:"bela dildendir, dildâr elinden dâdımız yokturgönüldendir şikayet kimseden feryadımız yoktur"Bunlar bir sitem, karalama ya da iğneleme değil. Adı geçen kişiler benim dostlarım, küçük tartışmalar bazen güzel dostlukları daha da pekiştirir. Bu gece zihnimi işgal eden şeylerin sabahın köründe ak kağıda kara kalemle yansımalarıdır. Değerli dostlara selam, sevgi/saygılarımı da yolluyorum, esprilerimi anlamaları dileğiyle...

Hiç yorum yok: