29 Ocak 2009 Perşembe

Okudukça

Okudukça
• Arşiv17/9/2005: (*) HAKKINDA NELER DEDİLER?MEHMET AYDIN / ANI / A. ALİ ŞAHİNDEVREKANİ'DEN OĞUZ ATAY / ALİ ŞAHİN ELMAPINARI'NDA 'EĞİTMEN RIZA'NIN EVİNDEALİ ŞAHİN: EN İYİ DERLEYİCİ “KIRMIZI, YEŞİL, MAVİ DENİZ”E SICAK BİR MERHABA… (*)[Ali Şahin] RöportajıCUMOK KASTAMONU KONFERANSI İZLENİMLERİBENDEKİ RIFAT ILGAZ / ANIA. Şahin'in Not DefteriGEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE TAŞKÖPRÜ'DE YEREL BASINHOCAM MEHMET 'AYDIN' / ANI RIFAT ILGAZ SICAKLIĞI / İZLENİMRIFAT ILGAZ VE CİDE'Sİ 30 YIL SONRA MUSTAFA POLATLA İZMİR'DE.. / GÜNLÜKTENSARIMSAK / DENEMEGÜNLÜK'ten YapraklarDEVREKANİ'DEN OĞUZ ATAY / İNCELEMEBEBEĞİM... / MEKTUPBÜLBÜLÜN ÇEKTİĞİ DİLİ BELASIURLA'DA "6. CUMALI BULUŞMASI"... / HABER-İZLENİMNAZIM 105. YAŞINDA İZMİR'DE ESİN AFŞAR KONSERİYLE ANILDI / HABER-İZLENİMHALK OZANLARIMIZ, HALK TÜRKÜLERİMİZ VE İHSAN OZANOĞLU / İNCELEMEKENDİMLE YÜZLEŞMELERELMAPINARI'NDA FAKİR BAYKURT'UN EĞİTMEN RIZASI'NIN EVİNDE / GEZİSAPLA SAMANI KARIŞTIRMAMAK2009Ocak 20092008Eylül 2008Ağustos 2008Haziran 20082007Şubat 20072006Ocak 20062005Eylül 2005

17/9/2005 - (*) HAKKINDA NELER DEDİLER?

17/9/2005 - (*) HAKKINDA NELER DEDİLER?
Kategori: Deginmeler
(*) HAKKINDA NELER DEDİLER?____________________________________________________________________ Ad,Soyad: f.suhendanE-mail:suhendancan@yahoo.com Web Adresi: http:// Mesaj: sevdiğim ,değer verdiğim kişiyle sizlere gönülden bağlandım,herkoşulda,ortamda sizleri tanırken ,Kastamonu başlıklı,yada tanıtıcı siteler arasındaki yolculukta çağdaş sesleri duymak kulaklarımın pasını sildi.bağrınızda sakladıgınız kahramanlıklara gölge düşüren yansımalar ardımda bırakıp sizlere burada ulaşmanın,soluklanmanın keyfini yaşadım.Nazım hikmette,Rıfat ILgazda dinlendim,kentinizin damak zevkinde meraklandım,en kısa zamanda yakınen adım adım tanımak dileğim.Çalışmalarınızda başarılar dilerim.esen kalın. Ad,Soyad: nurşen görşenE-mail: nursengorsen@hotmail.com Web Adresi: http://www.gorseldil.egitimi.com Mesaj: emekliliğinizi ne üretken değerlendirmişsiniz müdürüm.(günlük bilgilerinize dayalı varsayım) çok yönlü, duyarlı, renkli kişiliğinizle yarattığınız sitenizi saatlerdir okuyorum, bitiremedim.. kültür-edebiyat kaynaklarını, yorum ve günlüklerinizi, yörenizin sanatsal etkinliklerini, izlenimlerinizi net'e taşıyıp, paylaşıma açmanız ne iyi olmuş; taşköprü'ye , cide'ye kadar gitmiş, etkinlikleri sizin gözünüzle izleyebilmiş oldum. ayrıca bir çok konuda bilgilendim. emeklerinize, yüreğinize sağlık. teşekkür ederim. izninizle sitemde bazı sayfalarınıza link vereceğim. saygılar. Ad,Soyad: Esma UlutepeE-mail: wew_37@hotmail.com Web Adresi:http:// Mesaj: Merhaba.. Bir taşköprülü olarak sitenizi çok begendim.. Yalnız siteye Taşköprülerin tanışıp iletişim kurabilecegi bir FORUM bölümü eklerseniz çok iyi olur..Örnegin boyabatlıların sitelerinde FORUM köşeleri var hatta bende bir tanesine meraktan üye oldum..gördüm ki boyabatllı hemseriler bir bütünlük ve beraberlik içinde forumda.. Neden biz TAŞKÖPRÜLÜLERİN de bir forumu olmasın.. Nette taşköprülülerin buluşabilegi bir ortam yaratırsanız bir çok taşköprülünün bu durumdan memnun olacagı kanaatindeyim.. Saygılar.. Nâzım Hikmet'e hoşgörü(...)Öğretmenime teşekkürGeçen hafta Sait Faik Hikâye Armağanı ile ilgili olarak ödülün 1964'ten itibaren düzenli biçimde verildiğini yazmıştım. "Yazı ve şiirlerimi dikkatle izlediğini" belirten emekli edebiyat öğretmeni Sayın Ali Şahin, ödülün 1981 ve 1982'de verilmediğini, 1993'te de ödüle değer yapıt bulunamadığını bildirdi. Teşekkürler öğretmenim.(Refik DURBAŞ, Sabah; 01.06.2005) Ad,Soyad: kureliler.org küre - fısıldayan ormanE-mail: kureliler@hotmail.com Web Adresi: http://www.kureliler.org Mesaj: İlçemize hasret yüreklere bir nebze olsun su serpebilmek, tanıtımına katkı sağlayabilmek ve birlikte hareket edebilme refleksini başarabilmek adına yayın hayatına başlayan sitemize göstermiş olduğunuz ilgiye teşekkür eder, sitemizin daha geniş kitlelere ulaşması noktasında ilginizi bekleriz. Ad,Soyad: ali haydar nergisE-mail: alihaydar@acikgazete.com Web Adresi: http:// Mesaj: Sevgili Dost. Beni Radikal`den animsarsin.Bir kac kez de yazistik, animsiyorum. Simdi ben... www.acikgazete.com sitesinde köse yazilari yaziyorum.Ara sira bakarsan sevinirim. Sevgi ve dostlukla ali haydar nergis Ad,Soyad: H.İhsan SönmezE-mail: ihsan_sonmez9@hotmail.com Web Adresi:http://www.antoloji.com/huseyin_ihsan_sonmez Mesaj: Ali Şahin Bey'e ve yenidendergi.sitemmynet.com sitesi ekibine başarılar diliyorum.Ad,Soyad: H.İhsan SönmezE-mail: ihsan_sonmez9@hotmail.com Web Adresi: http:// Mesaj: Sitenizde daha önce yazmış olduğum bir yazımı gördüm ve bu nedenle ziyarette bulundum.Sevgi ve saygılarım yanınızda olsun. yenidendergi ALİ ŞAHİN HOCAM,yenidendergi'yi güzel günlere taşıyın..Görüşmek üzere..Esen Yel Ad,Soyad: Esen YelE-mail: aesenyel@hotmail.com Web Adresi: http:// Mesaj: Sevgili Barışcan, Güzel çalışman için kutluyorum.. Lütfen hemen Esen Yel'i ara ve siten için ondan yardım al.. Ad,Soyad: Nuri Öcal AltanayE-mail: ocaltanay@hotmail.com Web Adresi: http:// Mesaj: Ali kardeşim, Böyle bir çalışmayı Kültür Bakanlığı yapmalıydı aslında.Ama sen onlara bedel daha iyisini yapmışsın. Eline,yüreğine sağlık.Candan teşekkürler.Ad,Soyad: Nuri Öcal AltanayE-mail: ocaltanay@hotmail.com Web Adresi: http:// Mesaj: sevgili Ali Şahin'in yarattığı bu siteyi giderek daha çok seviyorum. Çalışkan ve verimli bir dosta sahip olmak bayağı güzel bir olay. Bir çok benzeri siteden çok daha yararlı olan bu siteye candan teşekkürler. R. Ilgaz'ı unutan nice vurdumduymazlara inat.... Selamlar YAZI EDEBİYAT 4 Kasım 2005 / Sayı: 1 Kültür Sanat DergisiEditör: Oyhan Hasan BILDIRKİ İLK SÖZ"Yazıedebiyat"tan önce TURAEDEBİYAT'ı gezginlerimle buluşturmayı düşünüyordum. Olmadı.Bu site, ötekinin önüne geçti. Bunun da önemli bir öyküsü var. Uzun yıllar önce Kastamonu-Şenpazar'da öğretmen olarak çalıştım. Emeklilikten sonra memleketim Söke'ye yerleştim. Yazmaya ve "internett"e olan ilgim, beni kendi sitelerimi hazırlama düşüncesine itti. İlkin anasitem "oyhanhasan"ı düzenledim.Ancak bu sitede düşündüklerimi uygulaymadım. "Öyle mi olur? Böyle mi olur?" derken, bu defa Kastamonu-Taşküprülü değerbilir Ali ŞAHİN ile tanıştım. Daha doğrusu onun sitelerinde dolaşırken, kendisine de ulaştım.Tanışıp kaynaştık. "Yazıedebiyat"ın altyapısını ona borçluyum. Bağlantı ayarlanmasındA ve sayfa yapılandırılmasında da yardımlarını gördüm. Bu yüzden "Yazıedebiyat", TURAEDEBİYAT'ın önüne geçti.Gösterdiği yakın ilgiden dolayı dost Ali Şahin'e ve bizi yüreklendiren, yönlendirmeleriyle destek olan Esen Yel'e teşekkürlerimle."Yazıedebiyat"ın ilk sayısı ile cümlenize; Merhaba!Oyhan Hasan BILDIRKİAd,Soyad: Oyhan Hasan BILDIRKİE-mail: oyhanhasan@mynet.com Web Adresi: http://oyhanhasan.sitemynet.cok/ayhanhasanbildirki Mesaj: Merhaba, Bugün benim okuma günüm. Dolaştım, siteni yeni haliyle gördüm. Yalanım yok, oldukça başarılı buldum. Harika. Selamlar.Ad,Soyad: Oyhan Hasan BILDIRKİE-mail: hasanbildirki@hotmail.com Web Adresi: http://oyhanhasan.sitemynet.com/oyhanhasanbildirki Mesaj: Önce A.Reader 7.0 kurulacak. A. Reader açılacak. dosy açın üstüne gidilecek. Aç komutu vermek için Bütün Fidanlar Sımsıcak seçilek. Aç denilince mutlaka açılır. selamlar.Ad,Soyad: Oyhan Hasan BILDIRKİE-mail: hasanbildirki@hotmail.com Web Adresi:http://oyhanhasan.sitemynet.com/oyhanhasanbildirki Mesaj: Önce A.Reader 7.0 kurulacak. A. Reader açılacak. dosy açın üstüne gidilecek. Aç komutu vermek için Bütün Fidanlar Sımsıcak seçilek. Aç denilince mutlaka açılır. selamlar.Ad,Soyad: Oyhan Hasan BILDIRKİE-mail: hasanbildirki@hotmail.com Web Adresi: http:// Mesaj: Bütün Fidanlar Sımsıcak'ı Adobe Reader 7.0 ile açabilirsiniz. Yoksa indir.comda var.Ad,Soyad: Oyhan Hasan BILDIRKİE-mail: hasanbildirki@hotmail.com Web Adresi: http:// Mesaj: Dostluğumuzun daha da artacağı inancıyla, başarılar dilerim. Oyhan HasanAd,Soyad: Oyhan Hasan BıldırkiE-mail: oyhanhasan@mynet.com Web Adresi:http://oyhanhasan.sitemynet.com/oyhanhasanbildirki Mesaj: Bu gezintiyle çok şey öğrendim. Birkaç festival fotoğrafını şiirlerle sallayaceğim. Selamlar. Ad,Soyad: DURSUN ÖZDENE-mail: dozdene@mynet.com Web Adresi: http://www.antolojim.com Mesaj: sen uyurken sen uyurken gözümü bin mum dağladı kör ateşi uğur sandım mumlar ağladı sen uyurken dolunay ışık sağdı sen uyurken dizimde şarap bağdı deniz yandı güneşle koyun koyuna sen uyurken mavi bulut ağladı-yağdı sen uyurken gözümde gözün dağdı sen uyurken nöbetteydim aşk sağdı avuçlarımda uyuyan büyülü şehir yüreğimdeki coşkulu düşsel nehir sevdamdı içimdeki devasa dişi ışık süzgecinde ayrılık iksiri yeşil zehir sen uyurken gözümde gözün dağdı sen uyurken nöbetteydim aşk sağdı yollar kayboldu kendi içime uzandım öptükçe mor dudaklı menekşe sandım sitemden aşk doğdu ateşten aşk meleği sesin çeliğinde mavi alevinde yandım sen uyurken gözümde gözün dağdı sen uyurken nöbetteydim aşk sağdı dursun özden 24 ocak 2004Ad,Soyad: yildirim tunaE-mail: tunatek2002@yahoo.com Web Adresi: http://yildirimtuna.com Mesaj: Fotograflar harika..Sayfanizda 2 adet fikrami da gorunce cok sevindim..Hobinizin devamini diliyorum. Saygilarimla.. Yıldırım TUNA Ad,Soyad: Komiklik.NetE-mail: aytugakdogan92@hotmail.com Web Adresi: http://www.komiklik.net Mesaj: Siteniz ziyaret edilmeye layik olmuş.Çok güzel.Hemde çok.Ellerinize sağlık.Benim ise forumum var.Sizi ve ziyaretçilerinizi görmekten memnun olurum.Üye olur mesajlarınızı,duygularınızı bizimle paylaşırsanız çok sevinirim.Ayrıca ziyaretçi defterimize de bişeyler karalarsanız gene çok mutlu olacağım.Sitem www.komiklik.net Ad,Soyad: Hidayet DEMİRE-mail: hidayetdemir57@mynet.com Web Adresi: http://www.catalzeytinmem.org.tr Mesaj: Öncelikle Çatalzeytinimiz hakkındaki görüş ve düşünceleriniz için teşekkür ederim. Kendim İlçe Milli Eğitim Şube Müdürü olarak görev yapıyorum. Çatalzeytin'de bulunduğunuz dönemde yıllık iznimi geçirmek üzere yurt dışında bulunuyordum. Sizin ile ilgili bilgiler bana iletildi. En kısa zamanda tanışmak ümidiyle çalışmalarınızda başarılar dilerim. Ad,Soyad: mesutakmanE-mail: eczmesutakman@hedefim.com Web Adresi: http:// Mesaj: sevgili hocam vede köylüm,öncelikle yapmışolduğunsite vehizmetlerin için seni kutlarım.senden isteğim www.tayproject/veritab.html sayfasında türkiye haritasındakastamonuyu tıkladığınızda benim bilegitmediğim görmediğim çok ilğinç ve taşköprünün muhteşem arkeolojikyörelerine ulaşılıyor. o görüntüleri sitende yayınlaman bence çok güzelbir hizmet olacak...
Ad,Soyad: Hüseyin ErikliE-mail: hsyn301@mynet.com Web Adresi: http:// Mesaj: Sevgili Ali şahin ! Böyle güzel siteler,köy enstitülü öğretmenlerin öğrencisi olmuş,Çorum İlköğretmen Okulu çıkışlı sana yakışıyor....Ad,Soyad: Zerrin Boratav BağçivanE-mail: zerrinbagcivan@hotmail.com Web Adresi: http:// Mesaj: Kuşadası Eğitim Geliştirme Vakfının M.Sunullah Arısoy 2005 Şiir Ödülü sahibini buldu.Mehmet Başaran, Cevat Çapan,Sami Karaören,Vecihi Timuroğlu ve Burhan Günel'den oluşan seçici kurul Turgay Fişekçi'nin ''Babamın Çamları'' adlı dosyasını ödüle değer buldu.Turgay Fişekçi'ye ödülü 29 Nisan 2006'da Kuşadası'da ,Seçici kurul üyelerinin de katılacağı bir törenle verilecek. KEGEV Adına Zerrin Boratav BağçivanAd,Soyad: mert yigitE-mail: mert-101@hotmail.com Web Adresi: http:// Mesaj: selamAd,Soyad: HASAN CANELE-mail: hasancanel@hotmail.com Web Adresi: http://spaces.msn.com/sanart50/ Mesaj: Hocam merhaba.. sizin gigiler kaldımıydı mı?..........SİZİ bulduğuğuma sevindim.Hala düşünen ve varız diyen birilerini görmek yaşama sevincimizi artırıyor. Yazılarınız ve ilgi alanlarınız ve de direrenciniz bana dünya gerçekten hala dönüyor mu dedirtecek konumda.Sizi kutluyorum. iyi ki varsınız.inadına yaşamaya devami........hoşça kalın....Ad,Soyad: omerE-mail: omerrsaydak@hotmail.com Web Adresi: http:// Mesaj: kardeş siteyi iyi hazırlamıssın ama birazda gif. resimleri koysandın ama sayfaya daha iyi olurdu sakın yanlış anlama ........ byAd,Soyad: çağatay ertürkE-mail: melanur_14@hotmail.com Mesaj: jjffffffffAd,Soyad: Esen YelE-mail: Esenceposta@gmail.com Web Adresi: http://alkimsanat.sitemynet.com Mesaj: Merhaba Sevgili Ali Şahin Arkadaşım, Bu güzel çalışmalarınıza bir ad arıyorum epeyce zamandır.. Sanırım buldum.. Aydınlık bir örgüt gibi çalışıyorsunuz.. Başarılarınız sürekli olsun.. Birlikte aydınlık günlere.. ? Esen Yel / Şubat 2006Ad,Soyad: canerayselE-mail: aso_aysel@hotmail.com Web Adresi: http://wwwyasenyahiç Ad,Soyad: BARIŞE-mail: bariscan1903@mynet.com Web Adresi: http://bariscan1903.sitemynet.com Mesaj: BASARILAR DİLERİMAd,Soyad: Hasan Ali KalayoğluE-mail: hkalayoglu@hotmail.com Web Adresi: http:// Mesaj: Meraba Ali Google'de ismine tesadüfen rastladım. Öğretmen Okulu'ndaki boykot fotoğrefını da koymuşsun ki (bende yoktu) eskileri yad edelim. Okulda aynı devre ama farklı sınıflardaydık. (İskilipliyim.Senin sınıftaki Mustafa Cerit'le birlikte) 1995'te emekli oldum. Şu anda Çorum Final Dershanesi'nde İlköğretim Rehberlik ve Sosyal Bilimler Başkanı olarak öğretmenliğe devam ediyorum. Görüşelim. Selamlar.Ad,Soyad: erhan tığlıE-mail: erhantigli@mynet.com Web Adresi: http:// Mesaj: Sirenizde adımdan söz edildiğini duydum,bulamadım.Belirtirseniz sevinirim.Ad,Soyad: Ali Haydar NergisE-mail: alihaydar@acikgazete.com Web Adresi: http://www.acikhazete.com Mesaj: Sevgili Ali Sahin, Sizin, okur ve yazarlarinizin yeni yilinizi en guzel duygularla kutlar, severek izledigim basrili calismalarinizin devamini dilerim. Ali Haydar NERGIS..www.acikgazete.comAd,Soyad: eyup sabri atayE-mail: eyupsabri37@hotmail.com Web Adresi: http://www.oncevatan.com.tr Mesaj: veb sitelerinde memleketimin adını,güzel haberleri ve değerli dost ve hemşerilerimin faaliyetlerini görünce mutlu olduğumu ifade ediyorum. Bu siteyi hazırlayanları da kutluyorum. Bir eve misafirliğe gidince bile çeketinizi takacağınız bir çivi gerekli olur. Memleketime bir çivi çakanı kutluyorum. Bu imkanı sağlayan yüce Allahıma da şükürler ediyorum. Sayğılarımla. Kastamonulular Dayanışma Derneği Küçükçekmece Şb.Bşk. Azdavay Ekspres Gazetesi Sahibi, Önce Vatan Gazetesi Köşe Yazısı( Buradaki yazılarımı ONCEVATAN.COM adresinden okuyabilirsiniz. Her Cumartesi orada sizlerleyim.Selamlar...
Ad,Soyad: E.SEVCANE-mail: e_sevcan@hotmail.com Web Adresi: http://www.blogcu.com/esevcanca Mesaj: Babacığım her zamanki gibi yine çok kaliteli, emek dolu bir iş başarmışsın. Yüreğine ,kalemine sağlık.Ad,Soyad: Ali KÜÇÜKE-mail: alikucuk2000@hotmail.com Web Adresi: http:// Mesaj: Sevgili ŞAHAN: Yaptığın çalışmaların, harcadığın emeğe değdiğini,onbinlerin anlayacağı gün yakındır.Dünden bu güne Ülkemizin aydınlanması için hayatını ortaya koyan onurlu insanların yaşamlarını bu sayfalarda yine duruşlarıyla Atatürk Türkiyesi ve insanlığın aydınlanması için onur bayraklarını taşıyan kalamlerin yüreği ve dilinden almak ne güzel.Bu karanlığa bir mum da ben yakmak için uğraş veriyorum.Umarım başaracağız.SaygılarımlaAd,Soyad: DURSUN ÖZDENE-mail: poeta@mynet.com Web Adresi: http://www.odaksevgi.biz Mesaj: tarkana destanı tarkana kutsal ana kam dansında gün uzar bin yıla nayman ana saçları kızgın güneş, kırk yiğit orazlı başbuğ salkım söğüt sevi meleğim ayçörek, ay başlı demir tozunda ateş, tulumda kımız bembeyaz-lekesiz kısrak sütü özümüz altay'dan nurlu ışıkgöl'e yansır aksımız kızıl tuğ dalgalanır, baş eğip kurgan önünde ak başlı tay kurban olsun, aksakal bilge dervişe gülzara-ak gerdana kar düşer, serin seher çağında al yanağı benli-burmalı güzel, halhalı sekerek gezer bahar nakışlı gülen cilveli göz, süzüldükçe ırağı sezer hangi uçuk sevilere kapıldın, kaç destan yazdın tutsak ulu manas mankurt'u hüzmesiz, elma iç kurdu kör aksak güneş umut ağacında, kızıl bir elma gölgesine dökülen kan tarkana vadisi oğulları, kırgız kızları, gelincik başaklı yazları altay-al bir tay yelesinde özgürlük, dans ediyor ankaları kazları tek nefes türkü söyler çığlık çığlığa, yana yana-yan yana sazları şiirin soy ağacı gül ile can, gönül gözüm ağladı-aktım gram gram tutsaklık neyimize nevruz'da-ben özgürüm, zincirleri kıram kıram dursun özden 20 aralık 2005Ad,Soyad: dursun özdenE-mail: poeta@mynet.com Web Adresi: http://www.odaksevgi.biz Mesaj: can avar o an van gölü cana varın yanar canavar can cana avar avar ışıl ışıl balık sodalı salamura yanarken van gök sinerdi resme van gogh kınalı gelin eli-pürçekli dağ yorgun memeleri emer çocuklar canavar değil-camız başı kovuklar güz sarısı bal arısı-döl bereketinde bulut dağ yamaçlarında katmer katmer kirizma bir yıldız imecesi-urartu karızı kutsal nemrut ipil ipil saçı sakalı ağarmış-asker kaçağı-kart eski postalını ümüğünden astı-yırtık kartpostal "gereği düşünüldü" "görüldü" postaya verildi-sal "emperyalizm kağıttan kaplan" yarasa-kanlı çuval balkon sefası tanık-çamaşır ipinde sallanırdı kefen saray'dan almış rengini-al kan içinde acem yelken mavi yeşil kedi gözlü güzel-gölgesinde uyur gezer göl çıkmazında şehriban bakışlı şahmaran varken şer canavarı-su yatağında mahmuzlu gılgamış ezer şair-ateşle damıtılmış sevdaya-özgürlük şiiri dizer dursun özden 5 mart 2006

TÜM YAZILARI / ALİ ŞAHİN

TÜM YAZILARI /

Ali Şahin Röportajı______________________________________________''Röportajları'' kategorisinde yayınlandı ve 522 defa okundu ... O kadar yabancı dil merakı aldı yürüdü ki yazarlarımızın cümle yapıları bile çeviri dile uygun bir hal aldı, sağ kulağı sol elle göstermeler mi dersiniz, şiirde anlaşılmaz bir dil..! Sanki şiiri şiir yapan bu?... ...Ben yeraltı ile ilgilenmiyorum ve de okumuyorum o tür şeyleri... Ben, hâlâ Nazımları, Ahmet Arifleri Enver Gökçeleri, Hasan Hüseyinleri okuyorum arkadaş!...- Selamlar, Ali ŞAHİN... Öncelikle röportaj teklifimi kabul ettiğiniz için teşekkür ederim... Emekli bir edebiyat öğretmeni, Kastamonu âşığı bir eğitimci olduğunuzu ben biliyorum... Okurlarımızın sizi tanıması açısından kısa bir özgeçmiş alabilir miyiz?-Selamlar, sana ve okurlarına... 1952 yılının Şubat ayında Kastamonu'nun Taşköprü ilçesi Yazıhamit köyünde doğmuşum. Köyde ilkokul, ilçede ortaokul; sonra ilçede lise olmadığından girdiğim öğretmenokulu sınavlarını kazanarak Çorum Erkek İlköğretmen okuluna başladım. 1969-70 döneminde mezun oldum. Girdiğim Bursa Eğitim Enstitüsü sınavlarını- aldığım bir ceza yüzünden daha doğrusu- kazanamayınca yine Kastamonu Tosya Gökçeöz köyünde İlkokul öğretmenliğine başladım, 4 yıl sonra Taşköprü Kızılcaören Köyüne atandım. Bu arada Ankara Gazi Eğitim Enstitüsünü bitirerek aynı ilçenin Kız Meslek Lisesinde Türkçe/ Edebiyat öğretmenliğine başladım. Sonra da Milli eğitimin çeşitli kademelerinde yöneticiliklerde bulunarak 2004 yılının Şubat ayında Tokat Pazar İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünden 34 yıllık meslek yaşamımı noktalayarak emekliye ayrıldım. Mesleki kısmı böyle... Ana hatlarıyla...- Gerçekten dolu dolu geçmiş ve başarılı bir eğitim yaşantınız var... Genellikle Kastamonu ve çevresinde geçmiş mesleki yaşantınız... Karşılaştığınız zorluklar mutlaka ki vardır... Bunlar nelerdir? ... Ve en önemlisi bu yıllar içinde hiç "Anlaşılmadım!" dediğiniz noktalar var mı?(...)devamı İçin Tıklayınız >>>
ALİ ŞAHİN'LE RÖPORTAJ / CİHAN TEKİN
(... Biraz "Esin"... Biraz da "Ti"...)
Elmapınarı'nda Eğitmen Rıza'nın Evinde / Anı-GeziAli ŞAHİN_______________________________________________ (Fakir Baykurt'un, Kaplumbağalar Romanının Kahramanlarından)Aklıma koydum bu kez.. Tozak kırını, eğitmen Rıza'nın oğlunu ve mezarını görüp O mekânı havasını teneffüs edeceğim iyice. Kastamonu'da kısa dönem şube müdürlüğüm sırasında ilk Müfettiş Emin Arık getirip tanıştırmıştı Yalçın Dikenoğlu'nu... 'Bak Ali Şahin!..' diyerek, 'sen Fakir'in Kaplumbağalarını okumuş muydun, gerçi senin gibi kitap koliğe bu soruyu sormak abes ama...' 'Oradaki Eğitmen Rıza'nın oğlu Yalçın. O da bizim gibi kısa dönem vaatleri üzerine mesleğe emeklilikten sonra yeniden...' >>>
ELMAPINARI'NDA FAKİR BAYKURT'UN EĞİTMEN RIZASI'NIN EVİNDE / GEZİ / Ali ŞAHİN
HALK OZANLARIMIZ, HALK TÜRKÜLERİMİZ VE İHSAN OZANOĞLU / İNCELEMEAli ŞAHİN_______________________________________________ ... Halk Ozanımız İhsan OZANOĞLU... Adını duyup bir Kastamonu Destanı olduğunu işitiyordum ama açıkçası yazılı bir kaynakla karşılaşmamıştım. Şöyle bir kolaçan etmek istedim Ansiklopedi ve şair yazar sözlüklerini. Rastlayamadım. Bu arada il il Türkiye'yi tanıtan Yurt Ansiklopedisinin Kastamonu ile ilgili fasikülleri geldi usuma. 1983'lerde çıkarken ilimizle ilgili iki fasikülü alıp kendim bir araya getirip bir de kapak yapmıştım... >>>
HALK OZANLARIMIZ, HALK TÜRKÜLERİMİZ VE İHSAN OZANOĞLU / İNCELEME / Ali ŞAHİN
Nazım 105. Yaşında İzmir'de Esin Afşar Konseriyle Anıldı / Haber-İzlenimAli ŞAHİN_______________________________________________ "Güzel günler göreceğiz çocuklar, güneşli günler göre-ceğiz... Motorları maviliklere süreceğiz çocuklar, ışıklı mavilikleresüre-ceğiz..." Nazım Hikmet 105. doğum yıldönümünde Esin Afşar konseri ve şiirleriyle Konak Belediyesi Güzelyalı Kültür ve Sanat Merkezi'nde anıldı. Salon bir saat öncesinden hıncahınç doldu, öyle ki ayakta dikilecek yer kalmadığı gibi sandalyelerle koridorlar da dolduruldu izleyicilerle.Açılış konuşmasını yapan... >>>
NAZIM 105. YAŞINDA İZMİR'DE ESİN AFŞAR KONSERİYLE ANILDI / HABER-İZLENİM / ALİ ŞAHİN
URLA'DA "6. CUMALI BULUŞMASI"... / HABER-İZLENİMAli ŞAHİN _______________________________________________ 10 Ocak 2001'de yitirdiğimiz Necati Cumalı 6. kez Urla'da çeşitli etkinliklerle anıldı. 6.Cumalı Buluşması adı altında düzenlenen ve 13 Ocak'a kadar sürecek etkinliklerin açılışı Saat 10.30'da Urla'da Necati Cumalı Anı ve Kültür Evi'nde... >
URLA'DA "6. CUMALI BULUŞMASI"... / HABER-İZLENİM / Ali ŞAHİN
SAPLA SAMANI KARIŞTIRMAMAKALİ ŞAHİN_______________________________________________ Orhan Pamuk, Nobel Mobel Üstüne Edebiyat olaylarının değerlendirilmesini tarih mi edebiyat tarihi mi yapacak? Ne demek bu şimdi diyorsunuz biliyorum. 2007'ye adım attığımız şu günlerde 2006'ya kuş bakışı bakıyorum da edebiyat tarihimizde bir cümle ile yer alacak edebiyat olaylarını tarihe malzeme yapıp ne çok yazıp çizmişiz, boyalı-boyasız basını ile... Dergileri- mecmuaları (!) ile. Spor takımlarımızın yurt içi başarıları hele hele yurtdışı başarıları ile övündüğümüzün milyarda biri kadar bile ilgilenmedik; kültür sanat edebiyattaki başarılarımızla. Bir de üstüne üstlük yargılayıp kara çalmaya kalktık. Sanat ve Hayat dergisi Temmuz- Ağustos 2006 sayısını (Sayı: 22-23) geçtiğimiz yılın aralık ayı ortalarında... >>>
SAPLA SAMANI KARIŞTIRMAMAK / DENEME / ALİ ŞAHİN
BÜLBÜLÜN ÇEKTİĞİ DİLİ BELASIALİ ŞAHİN_______________________________________________ Şöyle dönüp bakarım hep ara kimi zaman, yarım yüzyılı geride bırakmış biri olarak. Küçükken sessiz sakin biri olan bana neler oldu da bu durumlara düştüm diye. Durumu nasıl ki diyeceksiniz şimdi siz. İlk paragraftan da kendimi ele vermiyor muyum, düz anlatımı bir türlü kullanmaya yanaşmaz elim ve dilim... >>>

BÜLBÜLÜN ÇEKTİĞİ DİLİ BELASI / DENEME / ALİ ŞAHİN
KENDİMLE YÜZLEŞMELERALİ ŞAHİN______________________________________________- Bir okur olarak edebiyata karşı ilginiz nasıl doğdu?- Çocukluğumda -çocukluk dersem, daha çok ortaokul çağında- ben içe kapalı bir insandım, hala da öyleyimdir ya biraz... Okul arkadaşlarım, bizim evin önünde oyun oynar, ben elimde kitap evin ikinci kat penceresinden onları izlerdim. Onlar çizgi roman okurlardı: O dönem Tommiksler, Teksaslar bilmem neler moda tabii.. Beni hiç sarmadı onlar... >>>
KENDİMLE YÜZLEŞMELER / DENEME / ALİ ŞAHİN
EMEKLİNİN HASTANE GÜNLÜĞÜ / GÜNLÜKALİ ŞAHİN ______________________________________________-Abdi İpekçi ve diğer faili meçhullerin anısına!-Ankara'dayız. Hacettepe'de eşimin rutin kontrollerini yaptırırken ben de bir çekaptan geçeyim, dedim, ne de olsa yaş kemale eriyor artık, ikinci bahara girdik... >>>
EMEKLİNİN HASTANE GÜNLÜĞÜ / GÜNCE / ALİ ŞAHİN
GÜNLÜKTEN YAPRAKLAR / ANI ALİ ŞAHİN ______________________________________________2006-05-20 Şair Mehmet Aydın... Adını ilk kez 1970'te bir ödül nedeniyle duymuştum. Ama asıl tanımam Gazi'deki öğrencilik yıllarımda oldu. Benim için o bir öğretmendi Gazi Eğitim Enstitüsü'nde bıçak sırtında öğrencilik yıllarımızda >>>
HOCAM MEHMET AYDIN / ANI / ALİ ŞAHİN
BEBEĞİM... / MEKTUPALİ ŞAHİN_______________________________________________ Nicedir Özlemişim "Nicedir özlemişim/ Bu rüzgarı/ Hani Doğu'da eser/ Bahar akşamları// Nicedir özlemişim/ Bir elma ağacının/ Dibine oturmayı// Nicedir özlemişim/ Şoseleri,dağları// Nicedir özlemişim/ Bir dosta sarılıp/ Ağlamayı" (Ataol BEHRAMOĞLU)"Bebeğim,Bugün benden küçüklük yıllarına dair fotoğrafları tarayıp bir şeyler göndermemi istemiştin ya... >>>
BEBEĞİM... / MEKTUP / ALİ ŞAHİN

(... Biraz "Esin"... Biraz da "Ti"...)
RIFAT ILGAZ VE CİDE'Sİ / GEZİ / ALİ ŞAHİN
"ŞİİR YAZMA"NIN GÜÇLÜĞÜ ÜZERİNE BİR DENEME / Ali ŞAHİN
SUAT DERVİŞ'İ ANARKEN / Ali ŞAHİN
SABAH OLUR GÜNEŞ DOĞAR / ANI / ALİ ŞAHİN
ÖYKÜ VE ROMANIMIZDA İKİ ÖNEMLİ YAZAR VE İKİ ÖNEMLİ ÖDÜL / ALİ ŞAHİN
RIFAT ILGAZ SICAKLIĞI... / İZLENİMLER / BARIŞ CANOĞUL
"KIRLANGIÇ YILDIZI" VE LEYLA ŞAHİN / İNCELEME / ALİ ŞAHİN
GÜNLÜKTEN YAPRAKLAR / ANI / ALİ ŞAHİN
"GURBET YAVRUM"DAN "KANAL BOYU"NA AYSEL ÖZAKIN/ DEĞİNİLER / Ali ŞAHİN
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE TAŞKÖPRÜ'DE YEREL BASIN / ALİ ŞAHİN
EMEKLİNİN HASTANE GÜNLÜĞÜ / GÜNLÜK / ALİ ŞAHİN
DEĞİNMELER 5 / ALİ ŞAHİN
DEĞİNMELER 4 / ALİ ŞAHİN
DEĞİNMELER 3 / ALİ ŞAHİN
DEĞİNMELER 2 / ALİ ŞAHİN
DEĞİNMELER 1 (KANDEMİR KONDUK OLMASAK DA "ONA BUNA DOKUNDUK...") / ALİ ŞAHİN
BENDEKİ RIFAT ILGAZ / ANI / ALİ ŞAHİN
BATI KARADENİZ SAHİLLERİNDEN FESTVAL İZLENİMLERİ / GEZİ - İZLENİM / Ali ŞAHİN
10. CİDE RIFAT ILGAZ SARIYAZMA KÜLTÜR VE SANAT FESTİVALİ'NDEN İZLENİMLER / Ali ŞAHİN
CUMOK KASTAMONU KONFERANSI İZLENİMLERİ / ALİ ŞAHİN
BEBEĞİM... / MEKTUP / ALİ ŞAHİN
HOCAM MEHMET AYDIN / ANI / ALİ ŞAHİN
EMEKLİNİN HASTANE GÜNLÜĞÜ / GÜNCE / ALİ ŞAHİN
KENDİMLE YÜZLEŞMELER / DENEME / ALİ ŞAHİN
BÜLBÜLÜN ÇEKTİĞİ DİLİ BELASI / DENEME / ALİ ŞAHİN
SAPLA SAMANI KARIŞTIRMAMAK / DENEME / ALİ ŞAHİN
URLA'DA "6. CUMALI BULUŞMASI"... / HABER-İZLENİM / Ali ŞAHİN
NAZIM 105. YAŞINDA İZMİR'DE ESİN AFŞAR KONSERİYLE ANILDI / HABER-İZLENİM / ALİ ŞAHİN
HALK OZANLARIMIZ, HALK TÜRKÜLERİMİZ VE İHSAN OZANOĞLU / İNCELEME / Ali ŞAHİN
ELMAPINARI'NDA FAKİR BAYKURT'UN EĞİTMEN RIZASI'NIN EVİNDE / GEZİ / Ali ŞAHİN
ALİ ŞAHİN'LE RÖPORTAJ / CİHAN TEKİN
30 YIL SONRA MUSTAFA POLATLA İZMİR'DE.. / GÜNLÜKTENALİ ŞAHİN
DOSYALAR / ALİ ŞAHİN
TÜRK EDEBİYATINDA ÖYKÜ (HİKAYE) KİTAPLARI ZAMANDİZİNİ (KRONOLOJİ)
Başlangıçtan Günümüze Türk Edebiyatında Öykü Kitapları Zamandizini 1 (1867- 1929)/ Ali ŞAHİN Başlangıçtan Günümüze Türk Edebiyatında Öykü Kitapları Zamandizini 2 (1930- 1939)/ Ali ŞAHİN Başlangıçtan Günümüze Türk Edebiyatında Öykü Kitapları Zamandizini 3 (1940- 1949)/ Ali ŞAHİN Başlangıçtan Günümüze Türk Edebiyatında Öykü Kitapları Zamandizini 4 (1950- 1959) / Ali ŞAHİN Başlangıçtan Günümüze Türk Edebiyatında Öykü Kitapları Zamandizini 5 (1960- 1969) / Ali ŞAHİN Başlangıçtan Günümüze Türk Edebiyatında Öykü Kitapları Zamandizini 6 (1970- 1979)/ Ali ŞAHİN Başlangıçtan Günümüze Türk Edebiyatında Öykü Kitapları Zamandizini 7 (1980- 1989)/ Ali ŞAHİN Başlangıçtan Günümüze Türk Edebiyatında Öykü Kitapları Zamandizini -Taslak- 8 (1990- 1999)/ Ali ŞAHİN Başlangıçtan Günümüze Türk Edebiyatında Öykü Kitapları Zamandizini -Taslak- 9 (2000- 2006)/ Ali ŞAHİN 2004'TE ÖYKÜ KİTAPLARIAli ŞAHİN 2005'TE ÖYKÜ KİTAPLARIAli ŞAHİN 2006'DA ÖYKÜ KİTAPLARIAli ŞAHİN
TÜRK EDEBİYATINDA ROMAN ZAMANDİZİNİ (KRONOLOJİ)
Başlangıcından Bugüne Türk Romanı Zamandizini 1 (1872- 1929)/ Ali ŞAHİN Başlangıcından Bugüne Türk Romanı Zamandizini 2 (1930- 1949)/ Ali ŞAHİN Başlangıcından Bugüne Türk Romanı Zamandizini 4 (1950- 1959) / Ali ŞAHİN Başlangıcından Bugüne Türk Romanı Zamandizini 3 (1940- 1949)/ Ali ŞAHİN Başlangıcından Bugüne Türk Romanı Zamandizini 5 (1960- 1969)/ Ali ŞAHİN Başlangıcından Bugüne Türk Romanı Zamandizini 6 (1970- 1979) / ALi ŞAHİN Başlangıcından Bugüne Türk Romanı ZamandiziniTaslağı 7 (1980- 1989)/ Ali ŞAHİN Başlangıcından Bugüne Türk Romanı Zamandizini-Taslak- 8 (1990- 1999) / Ali ŞAHİN Başlangıcından Bugüne Türk Romanı Zamandizini-Taslak- 9 (2000- 2006) / Ali ŞAHİN 2004'TE ROMANAli ŞAHİN 2005'TE ROMANAli ŞAHİN 2006'DA ROMANAli ŞAHİN
TÜRK EDEBİYATI İÇİN BİR TAKVİM ÇALIŞMASI TASLAĞI / ALİ ŞAHİN
ÖDÜLLER/ Ali ŞAHİN Başlangıcından Bugüne Yunus Nadi Ödülleri/ Ali ŞAHİN

SAPLA SAMANI KARIŞTIRMAMAK

SAPLA SAMANI KARIŞTIRMAMAKALİ ŞAHİN_______________________________________________
Orhan Pamuk Nobel Mobel Üstüne İsveç Akademisi, Pamuk'un romanlarını "kültürler arası çatışmaları gideren semboller" yaratan metinler olarak tanımladı. Akademi'den yapılan açıklamada, "Pamuk, İstanbul kentinin melankolik ruhunu yeniden yakalamak için, kültürler arası mevcut çatışmaları uzlaştıran yeni semboller yarattı" denildi. Akademi, Pamuk'un "Geçmiş-bugün, Doğu-Batı, Laiklik-İslam gibi karmaşık ikilemleri, iki kıtada yer alan İstanbul'un renkli insan portresi üzerinden çözümlediğini, romanlarında kent, aile, zaman ve ego kavramlarını ustalıkla harmanlayarak, İstanbul'u, tarihle bugünü barıştıran bir sahneye dönüştürdüğünü vurguladı.İsveç Akademisi'nin yayımladığı açıklamada Pamuk'un ailesinde Osmanlı geleneklerinden Batılı hayat tarzına geçişi yaşadığını ve romanlarının bu biyografik elementi estetik bir şekilde aktardığı vurgulanıyor. İsveç Akademisi, Pamuk'un aile ve kuşak temelli söylemini yine Nobel ödüllü Alman yazar Thomas Mann'a benzetiyor. (NTV'den)"Orhan Pamuk da Nobel'i aldı. Ters bir zamanda bu oldu ve ödüle gölge düştü. Soranlara düşüncemi şöyle özetledim: Nobel'le, kuşkusuz ülkemizin edebiyatı bir onur kazanmıştır. Ama bu onuru kazandıran, keşke Yaşar Kemal olsaydı; geçmişte bir Nâzım Hikmet, bir Melih Cevdet olsaydı. Yaşadığımız yıllarda, bir Fazıl Hüsnü Dağlarca, Nobel'e -üstelik- bir değer de katardı..." diye açıklıyor bir süreliğine ülkemize gelen Server Tanilli görüşlerini. Alman Der Spiegel dergisine bir demeç veren Orhan Pamuk ise; ''Bana layık görülen ödül Türkiye'de kabul görmeli ve coşkuya vesile olmalı. Biz bunu, olağanüstü bir geçmişi ve büyük önemi olan Türk edebiyatı için bir şeref vesilesi olarak kutlamalıyız. Ben Türkçe yazıyorum, bu edebiyatın bir parçasıyım ve ödüle layık görülen bir kişi olarak da bunun bir temsilcisiyim'' dedi.Bir yazarın görevinin sadece güzel eserler yazmak olmadığını, bazı tartışmaları da başlatması gerektiğini ifade eden Pamuk, kitaplarında Batı ile Doğu'nun bir araya gelmesi isteminin işlendiğini kaydederek, ''Barışta olsun, anarşi de olsun, kesişme noktaları vardır. Doğu ile Batı, İslamiyet ile Avrupa arasında çatışma olmak zorunda değil. Eserlerim bunun içindir'' diyerek açıklıyor görüşlerini.Kabul görme ve coşkuya vesile olma. Fransız meclisinin kararına Fransız kalınarak olabilir ancak.. Bu düşmanca karar, "tarihe ve demokrasiye de aykırıdır. Fransa söz konusu olduğunda utanç vericidir. Fransa'da tarihçiler ayaktadır: Orada 600 bilim insanı, meclisten geçen tasarıyı "felaket ve tahrik" olarak değerlendiriyordu" diyor Tanilli. Profesör Erdoğan Teziç ' ve Kâmran İnan 'ın jesti de önemli burada bence. Hikmet Uluğbay, 18 Ekim tarihli Cumhuriyet 'te: "Bu tür yasaları çıkaran ülkelerin aydınlarının içinden, kısıtlanan düşüncelerini ifade özgürlüklerinin kavgasını vermek için ortaya çıkacak yeni Emile Zola 'ları uzun süre beklemek zorunda kalmayacağımıza inanıyorum." Diyerek Fransız aydınlarının da bu karar konusunda olumsuz düşünmeleri gerektiği dileğini belirtiyor.Sessiz kalan Orhan Pamuk'un, -biraz da Nobel'e göz kırparcasına ettiği belgesiz- kanıtsız o malum sözlerini bu güne dek inkar etmediğine göre, bundan sonra da etmesini düşünmek elbette bir ham hayal olacaktır. Belki de Fransız meclis kararı ile eş zamanlı olmasaydı, bugüne dek bu sözler çok tartışıldı, şimdi de Nobel'i ve edebiyatımız tartışalım denilebilirdi, kim bilir.. *** *** ***Sapla Saman MeselesiEdebiyat olaylarının değerlendirilmesini tarih mi edebiyat tarihi mi yapacak? Ne demek bu şimdi diyorsunuz biliyorum. 2007'ye adım attığımız şu günlerde 2006'ya kuş bakışı bakıyorum da edebiyat tarihimizde bir cümle ile yer alacak edebiyat olaylarını tarihe malzeme yapıp ne çok yazıp çizmişiz, boyalı-boyasız basını ile... Dergileri- mecmuaları (!) ile. Spor takımlarımızın yurt içi başarıları hele hele yurtdışı başarıları ile övündüğümüzün milyarda biri kadar bile ilgilenmedik; kültür sanat edebiyattaki başarılarımızla. Bir de üstüne üstlük yargılayıp kara çalmaya kalktık. Sanat ve Hayat dergisi Temmuz- Ağustos 2006 sayısını (Sayı: 22-23) geçtiğimiz yılın aralık ayı ortalarında yayınladı. Üstelik bir de ücretsiz ek ile: Aydın Savunmaları... Kimler yok ki burada? 1984-2006 arası dönemde savunma vermek zorunda kalan Aziz Nesin, Haluk Gerger, İsmail Beşikçi, Yaşar Kemal, Vedat Türkali, Ragıp Zarakolu, Dora Sakayan, Ayşenur Zarakolu, Hasan Polat, Perihan Mağden, Pınar Selek, Elif Şafak, Ahmet Altan. Bunlar sadece bu kitap kapsamında seçilenler. Buna 1. kitap dersek Binincileri de çıkarmak gerekebilir diye olacak sanırım, yayıncı numara vermemiş! Burada "Yargılanmaların hemen tamamı "Türklük"le ilgili... Biliyoruz ki, bu tür kitapların başı da sonu da uzayıp gider; düşünce tarihi, aynı zamanda "düşünce suçu"nun da tarihi çünkü. Spartaküs de suçluydu, Athena da, Bruno da, Hallac- Mansur da suçluydu" diyor yayıncı "Sunuş" yazısında (s. 4-5) Ayrıca "Bu çalışmada, yakın zamanda yargılanan ve duruşmaları epey olaylı geçen Orhan Pamuk ile Hrant Dink'in savunmalarına yer verememek, tabii ki eksikliktir. Orhan Pamukla Nobel ödülünden sonra görüşebilmek mümkün olmadı; Hrant Dink ise, maalesef savunma yapmamış, esasen avukatının hukuki açıklamasıyla yetinmiş. Eksikliğin nedeni budur" diye bir açıklama getiriliyor sunuş yazısında.Bu konuda belki de üzerinden zaman geçmesi, suların az da olsa durulmasının ardından gelmesi açısından olsa gerek, en sağlıklı değerlendirmelerden birini özel bölümle gerçekleştirmiş, Sanat ve Hayat dergisi. Dergi çeşitli konu ve yazıların yanında, benim asıl üzerinde durduğum Orhan Pamuk ve Nobel ödülünü irdeliyor sözünü ettiğim bölümde. Işık Kutlu'nun "Bir Burjuva Muhalif Olarak OP" ; Kutsiye Bozoklar'ın "Bu Çağın Romancısı Olarak OP" ; Osman Özarslan'ın "Bütün Boyutlarıyla Nobel ve Oscar" ; Ö. Aslan Akgül'ün "Sartre Nobel'i Neden Reddetmişti?" ; Kemal Karpat'ın "Nobel'i Neden Yaşar Kemal'e Değil de OP'a Verdiler?" yazıları ve "Nobel Verilen Edebiyatçıların Tam Listesi" ; "OP'un Bütün Ödülleri" listesi ile tamamlanıyor özel bölüm. (s. 17-48) Sözün özü edebiyatçı OP, tarih'le değil; edebiyat tarihiyle değerlendiriliyor; doğrusunu da yapıyor dergi bence. Sözü yine Aydın Savunmaları'na bırakarak arka kapak yazısıyla noktalamak istiyorum."Savunmalar, elbette, her yazarın devletle birlikte kendi vicdanıyla da hesaplaşmasının ürünü. Tarihte çok örnek vardır; iktidarların bütün cezalandırmalarına rağmen insanlar görüşlerinden, duruşlarından ödün vermemişlerdir. Kuşkusuz ürken, baskıyı göze alamayıp vicdanını iktidarın dayatmalarına teslim eden de olmuştur; ama tarihi onlar yazmadığı gibi, tarih de onlara itibar etmiyor." Yazarların yazılarının ya da kahramanlarına tartışma içinde söylettikleri sözlerin içinden cımbızla alınıp suçlamalar yapılmasına da yargıçların itibar etmediği gibi edebiyat tarihi de itibar etmeyecektir. Bunca polemik, Doğan Hızlan'ın düştüğü notla yer alacaktır edebiyat tarihinde: "Orhan Pamuk, Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanan ilk Türk yazarıdır."*** *** ****KİTAPTAN BİR SAVUNMA:_________________________* * *AMACIM TOPLUMDA BARIŞÇIL BİR ORTAM SAĞLAMAKTIRELİF ŞAFAKMetis Yayınları tarafından ilk basımı 2006 yılı Mart ayında yapılan "Baba ve Piç" adlı romanı ben yazdım.Savcılığınız tarafından yürütülen soruşturmanın içeriğini biliyorum. Türklüğü aşağıladığım iddiası ile hakkımda yapılan şikâyeti reddediyorum.Kitabın kapağında da yazılı olduğu gibi, bu kitap bir romandır. Bu romanın belli bölümleri alınarak, bütünlüğü bozularak ve bazı cümleleri yorumlanarak yapılan suçlamaların hukuki olmadığı görüşündeyim.Roman, bir bütün olarak değerlendirilmelidir. "Baba ve Piç" adlı kitabım bir edebiyat eseridir ve tamamen kurgusaldır. Anlatılan hikâye tamamen hayal gücümün ürünüdür. Kitapta iyi ve kötü yanlarıyla anlatılan onlarca karakter mevcuttur. Bu kadar çok karakterden bir ya da birkaçının laflarını cımbızlamak eserin bütünü hakkında yanlış bir fikir verdirtir. Nitekim kitabımda, cımbızlanan bu tür lafların tam aksini söyleyen karakterler de bulunmaktadır. Bir romanda bir katilin, bir cinayetin anlatılması yazarın da katil olduğunu, ya da cinayeti haklı gördüğünü, ya da karakterin eylemlerini ve düşüncelerini birebir paylaştığı anlamına gelmez. Bu nedenle şikâyetçilerin başvuruları haksız ve yasaya aykırıdır. Aksi takdirde, örneğin, dünya edebiyatının başyapıtlarından biri olan "Suç ve Ceza" adlı romanın yayınevi sahibi, çevireni, ya da yazarı hakkında da verilecek bir şikâyet dilekçesinin işleme konması gerekir. Ne hayat ne de hukuk böyle bir saçmalığı kabul etmez. Bu soruşturma nedeniyle herkes tarafından bilinen bu gerçekleri, bir edebiyatçı olarak, "Baba ve Piç" adlı romanın yazarı olarak açıklamak zorunda kalmaktan utanç duyuyorum.Benim bu kitabı yazmaktaki amacım, Türklüğü aşağılamak değil, tam tersine Türkler ve Ermeniler arasında insancıl ve barışçıl ortamın yaratılmasına katkıda bulunmaktır. Kitabın verdiği mesaj budur. Kastım da budur. Bu kitaba başka anlamlar yüklenmemelidir. Bu tür objektif iyi niyet kurallarına aykırı yaklaşımlar toplumda gerginliğe yol açar. Amacım gerginliğe yol açmak değildir. Tam aksine toplumda barışçıl bir ortam sağlamaktır.Bu nedenle, bu suçlamadan dolayı herhangi bir ceza davası açılması Türkiye'deki demokrasinin gelişmesine katkı yapmaz. Aksine hem yurt içinde hem uluslararası kamuoyunun gözünde soru işaretleri yaratır ve yazılmış romanların bile ceza davasına konu olduğu bir ülke imajı Türkiye demokrasisini zedeler. Hakkımda takipsizlik kararı verilmesini talep ediyorum. (age, s:136-137)BASINDA ORHAN PAMUK - NOBEL KONULU HABER VE YAZILAR:18/10/2006: Başlangıcından Günümüze Yıl Yıl Nobel Edebiyat Ödülleri16/10/2006: Radikal Gazetesinde Orhan Pamuk'un Nobeli 316/10/2006: Reha Muhtar "Vatan" dan Bildiriyor!...15/10/2006: Bir çift iki mektup Bir çift iki mektup Mine G. Kırıkkanat (14.10.2006)15/10/2006: Vatan Gazetesinde Orhan Pamuk'un Nobel Ödülü15/10/2006: Cumhuriyet Gazetesinde Orhan Pamuk'un Nobel Ödülü 315/10/2006: Yabancı Basında Orhan Pamuk'un Nobeli14/10/2006: Cumhuriyet Gazetesinde Orhan Pamuk'un Nobel Ödülü 214/10/2006: Pamuk Nobel'i aldı! Sevinebildiniz mi? / Mustafa Mutlu14/10/2006: Uygar Batı ve iki soykırım14/10/2006: Vatan Gazetesinde Orhan Pamuk'un Nobeli14/10/2006: Akşam Gazetesinde Orhan Pamuk'un Nobel Ödülü14/10/2006: Hürriyet Gazetesinde Orhan Pamuk'un Nobeli14/10/2006: Arınç: Pamuk'un Fransa'daki yasayla ilgili düşüncesini öğrenmek istiyoruz13/10/2006: Orhan Pamuk won the Nobel Prize in Literature 200613/10/2006: Evrensel Gazetesinde Orhan Pamuk'un Nobel'i13/10/2006: Radikal Gazetesinde Orhan Pamuk'un Nobeli 213/10/2006: Radikal Gazetesinde Orhan Pamuk'un Nobeli 113/10/2006: TOHUM YAŞAMDIR, YAŞAM BİZİMDİR...13/10/2006: 'Okullardaki TC ibaresi kime battı'13/10/2006: Cumhuriyet Gazetesinde Orhan Pamuk'un Nobel Ödülü 213/10/2006: BİA Haber Merkezi'nde Orhan Pamuk'un Nobel Ödülü13/10/2006: Cumhuriyet Gazetesinde Orhan Pamuk'un Nobel Ödülü13/10/2006: 'Kafkaesk' bir Milliyet Sanat13/10/2006: Milliyet Gazetesinde Orhan Pamuk'un Nobel'i13/10/2006: Birgün'de Orhan Pamuk'un Nobel'i13/10/2006: ZamaN Gazetesinde Orhan Pamuk'un Nobeli12/10/2006: The Nobel Prize in Literature 2006 Orhan Pamuk12/10/2006: The Nobel Prize in Literature 2006 Orhan Pamuk: Biobibliographical Notes
Not: Aşağıdaki linke tıklayarak, "BASINDA ORHAN PAMUK - NOBEL KONULU HABER VE YAZILAR" a toplu olarak ulaşabilirsiniz...
ORHAN PAMUK, NOBEL MOBEL ÜSTÜNE / ALİ ŞAHİN

ELMAPINARI'NDA FAKİR BAYKURT'UN EĞİTMEN RIZASI'NIN EVİNDE / GEZİ

ELMAPINARI'NDA FAKİR BAYKURT'UN EĞİTMEN RIZASI'NIN EVİNDE / GEZİAli ŞAHİN______________________________________________
(Fakir Baykurt'un, Kaplumbağalar Romanının Kahramanlarından)"Tozak köyü şu koca yeryüzünde, kıyıda köşede kalmış bin yamalı bir yoksul yorganı, alabildiğine kurak, bakımsız, unutulmuş. Ahalisi desen günümüz köylüsü: Hâlâ devletten medet uman, 'Hökümetimiz en iyisini bilir' diyen, cahil, kaba saba ama bir o kadar çalışkan, sahici ve vicdanlı. Köyün Eğitmen Rıza'sı, Muhtar Battal'ı ve akıllı delisi Kır Abbas'ı gün olur akıl yürütür, el ele verir, köylüyü de peşine takıp bir bağ kurar, hem de taşlı bir tarlada, bin bir emekle, özveriyle ve gece gündüz çalışarak. Tam ağızları üzümlerle tatlandı, yürekleri umutla doldu derken, hiç ummadıkları bir anda hükümetin tokadını yerler... ama ne tokat! Bir anda, bürokrasinin çarkında bir çapak olup çıkarlar. Hak hukuk ararlar aramasına ama neyin hakkı, neyin hukuku?" (*)"Mazimizde yer etmiş ama bugün hala varlığını sürdüren sorunlara değinen, yalın ama zengin bir dille yazılmış, özgün ve aydınlık bir edebiyat eseri olan Kaplumbağalar, yaratıcı ülkemiz köylüsünün olduğu kadar, onun bürokrasi karşısındaki çaresizliğinin ve cehaletinin de hikâyesini anlatıyor." Diye tanıtılmış arka kapak yazısında kitap.Aklıma koydum bu kez.. Tozak kırını, eğitmen Rıza'nın oğlunu ve mezarını görüp O mekânı havasını teneffüs edeceğim iyice. Kastamonu'da kısa dönem şube müdürlüğüm sırasında ilk Müfettiş Emin Arık getirip tanıştırmıştı Yalçın Dikenoğlu'nu..."Bak Ali Şahin," diyerek, "sen Fakir'in Kaplumbağalarını okumuş muydun, gerçi senin gibi kitapkoliğe bu soruyu sormak abes ama... Oradaki Eğitmen Rıza'nın oğlu Yalçın." O da bizim gibi kısa dönem vaatleri üzerine mesleğe emeklilikten sonra yeniden dönmüştü. Çankırı'ya Elmapınarı'ndan pulluk demiri yaptırmaya gelmesi onu yeniden mesleğe döndürmüş, Kastamonulara kadar gelmiş, ancak mesleğe döndürmeyi başaran Çankırı DSP yerel yöneticileri, onu bir türlü vaatlerini yerine getirip Çankırı İl Milli Eğitim Müdürü yapamamış ya da yapmaya yanaşmamışlardı nedense.98'in ilk yarısında çok hoş bir dostluğumuz oldu, nerdeyse ayrılmaz ikiz kardeşler gibi. Ben de ara sara Kastamonu Öğretmen evinde kalırdım, kimi zaman bir yemek arkası içilen iki iki ölçü rakının mahmurluğunda, kimi zaman ayık, oturur sohbetler ederdik... Kimi zaman bu işin olacağına inanır yanında bizi de götürürdü Çankırı'ya... Güzel fıkralar bilir, çok da güzel anlatırdı... Yakışırdı ağzına. O kadar fıkra dinledim kendisinde ama herhangi bir fıkrayı ikinci kez dinlemek nasip olmadı, unutmazdı onu, aynı kişiye aynı fıkrayı ikinci kez anlatmazdı. Bir toplulukta dinlemeyenler olduğunda bili o grupta birine anlatmışsa falancaya anlattım, o biliyor o anlatsın derdi. Kimi zaman da Müfettişler odasında oturmayı fazla sevmediğinden doğru bizim yanımıza damlardı fırsat bulursa. Hatta takılırlarmış arkadaşları Yalçın Bey'e İki Alilerin yanında bir oda vermişler, diye. Yukarıya çıktığında nasıl olsa en azından iki Ali'nin birini bulurdu orda.Birinde bir kurumun misafirhanesine yemeğe gitmiştik. Yanımızdakilerden birinin arkadaşı geldi haber alınca, buyur ettik. O kurumda bir şube müdürüydü sanırım. Yedik içtik, uzunca bir zaman; sohbetler, sohbetleri; fıkralar fıkraları kovaladı, vakti kerahet geldiğinde adamcağız bizim hesabı ödemeye kalktı ve ne yapsak para etmedi. Vakit geç olmuştu be saatten sonra Taşköprü'ye gidilmezdi hele hele de bu kafayla yolda direksiyon kullanarak br de yek başına.. Öğretmen evine gidip sade kahveleri söylüyoruz. Bir huh dedikten sonra Yalçın Bey, Bak Ali Bey, sana bir fıkra anlatacağım, iyi dinle... der demez hemen karşı çıkıyorum: "Hiç mümkün değil, alıştın değil mi adama fıkraları anlatıp anlatıp bizim hesabı ödettin. Şimdi de kahveleri bana saracaksın değil mi?" Espriye ikimiz de aynı anda gülüyoruz, o turfanda bir fıkrasını daha anlatıyor, zamana ve zemine uyan, ona da gülüyoruz birlikte. Abi diyorum, ne işin var bir müdürlük için ta buralara kadar gelmişsin, sen bu fıkraları yazsan oturup valla poşet poşet satar!.. Yalçın Bey, meslek kıdeminde yıldan eksik kalan 6 ayını yıla tamamlayınca yerel politikacılardan umudunu kesip Ankara - Çankırı yolu 101. kilometresindeki baba ocağı Elmapınarı köyüne yerleşti. Yazları orada çiftçilik yapıp kışları Ankara'da bulunan çocuklarının yanına geçiyor. Ankara Hacettepe'deki periyodik kontrollerden birinden Kastamonu'ya dönerken buradadır umuduyla sapıyorum Tozak kırlarına doğru, yoksa da mekânı görürüz diyorum. Tren yolunu geçip kıvrılan ince yollara düşüyoruz. Sonra bir kıvrımda küçük bir çeşme. İnip elime yüzüme bir su çarpıp dudaklarımı ıslatıyorum. Eşim inmiyor arabadan, onun âdeti değildir her yerden su içmek, arabadaki su sıcak da olsa ona talim eder, bereket yeni, Baykuş boğazında mutat saç kavurmamızı yedikten sonra oradan doldurdu. Akşam beş çayını da Yalçın Bey'e saracağız, sonra geç olmadan yolumuza koyulacağız yeniden. O canım bağlar gitmiş, yerine alabildiğine bir bozkır gelmiş. Kaplumbağalar romanı geliyor gözümün önüne. Orada sabah sabah çok sevdiği yumurtayı sevmekten bir anda vazgeçen hatta nefret eden, iğrenen ilköğretim Müfettişinin arkadaşlarını şaşırtışı geliyor gözümün önüne, kaplumbağayı yaz ateşinde ters çevirip bırakan Kır Abbas..."Anadolu köylerinin durumunu, gelişmesini, tarımsal meseleleri, köydeki sınıf ve güç ilişkilerini gerçekçi bir biçimde yansıtmaya çalışan Köy romanlarının sosyolojik önemi edebiyata oranla ağır basar; çünkü o yıllarda köy sorunlarını işlemeyi 'bizim sosyologlarımız, bizim tarihçilerimiz, bizim filozoflarımız, diğer böyle sosyal işlerle uğraşan düşünürlerimiz henüz daha yapmış değiller'ken, köy romanları bir tanıklık, bir otobiyografi tarzında yazılmış, 'icabında otuz sene içinde politikacılara, iş sahiplerine, mesuliyet sahiplerine faydalı olacak döküman durumunda'dırlar. Behice Boran'ın sözleriyle özetlersem; "Ekonomik-sosyal meselelerin bilimsel açıdan incelenmesi, tartışılmasının yasaklandığı uzun yıllarda Türk solu ifadesini sanatta bulmuş, sol fikirler en fazla sanat yoluyla toplumu etkilemiştir." Diyor A. Ömer Türkeş, Literatür Yayınevinin, Fakir Baykurt külliyatına 'Kaplumbağalar' ile başlaması nedeniyle Radikal'e yazdığı bir yazısında.. Ve ekliyor: "Bu eserler, Türk toplumunun aynaya yansıyan suretidir aynı zamanda" (Radikal Gazetesi'nin Kitap Eki, 13.10.2006)______________________________________________(*) Fakir Baykurt, Kaplumbağalar, Literatür Yayınevi, 2006, 363 sayfa, 9 YTL. ** Asıl adı Tahir olan Fakir Baykurt 1929 yılında Burdur'da doğdu. 1948'de Gönen Köy Enstitüsü'nü bitirdikten sonra köy öğretmeni olarak çalışan yazar, 1955'te Gazi Eğitim Enstitüsü'ndeki eğitimini tamamladıktan sonra Sivas, Hafik ve Şavşat'ta Türkçe öğretmenliği yaptı. Demokrat Parti yönetimi tarafından öğretmenlikten alınarak pasif bir göreve getirildi. 1958'de Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan ilk romanı Yılanların Öcü nedeniyle hakkında kovuşturma açıldı. 1960 yılındaki askeri müdahalenin ardından ilköğretim müfettişliğine getirildi. 1962-63 yıllarında ABD Bloomington Indiana Üniversitesi'nde ders araçları konusunda uzmanlık eğitimi gören Baykurt, Türkiye Öğretmenler Sendikası'nın (TÖS) ve Türkiye Öğretmenler Dernekleri Milli Federasyonu'nun (TÖDMF) genel başkanlığına seçildi. 1969 yılında Türkiye çapındaki ilk öğretmenler boykotuna katıldığı için bir kez daha açığa alındı ve 12 Mart 1971'deki askeri darbeden sonra uzun süre tutuklu kaldı. Edebiyata şiirle adım atan Fakir Baykurt, yazın hayatını toplumcu gerçekçi bir yaklaşımla yazdığı kısa öyküler ve köy notlarıyla sürdürdü. Yeditepe, Varlık, Cumhuriyet, Evrensel ve Yön gibi dergi ve gazetelerde çeşitli yazıları çıkan Baykurt, 1955'te öykülerini derlediği ilk kitabı Çilli'yi yayımladı. Bunu, köy yaşamını, köylünün arzularını, sıkıntılarını ve çelişkilerini dile getirdiği hikâye kitapları ve romanları izledi. Yalın, şiirsel bir dil kullanan yazar, eserlerinde halka mal olmuş deyişlere ve deyimlere de sıklıkla yer vermiştir. Tırpan ile 1970 TRT ve 1971 TDK ödüllerini, Can Parası (1973) ile Sait Faik Hikâye Armağanı'nı, Kara Ahmet Destanı'yla Orhan Kemal Roman Armağanı'nı kazanan yazarın Yılanların Öcü adlı yapıtı 1961'de Metin Erksan, 1985'te Şerif Gören tarafından filme çekildi.11 Ekim 1999'da Almanya'nın Essen kentinde vefat eden Fakir Baykurt'un cenazesi, 1977'den beri yaşadığı Duisburg'da düzenlenen bir törenden sonra İstanbul'a getirilerek Zincirlikuyu Mezarlığı'nda toprağa verildi.Fakir Baykurt'un Yılanların Öcü (1958), Irazca'nın Dirliği (1961), Onuncu Köy (1961), Kamlumbağalar (1967), Amerikan Sargısı (1967), Tırpan (1970), Köygöçüren (1973), Keklik (1975), Kara Ahmet Destanı (1977), Yayla (1977), Yüksek Fırınlar (1983), Koca Ren (1986), Yarım Ekmek (1998), Eşekli Kütüphaneci (2000) adlı romanları yanında, onlarca hikâye, şiir ve çocuk kitapları yayımlanmıştır. Kitapları çeşitli dillere çevrilmiş, Türkiye'de ve çevrildiği ülkelerde birçok ödül almıştır.

KENDİMLE YÜZLEŞMELER

KENDİMLE YÜZLEŞMELERALİ ŞAHİN_______________________________________________
- Bir okur olarak edebiyata karşı ilginiz nasıl doğdu?- Çocukluğumda - çocukluk dersem, daha çok ortaokul çağında - ben içe kapalı bir insandım, hala da öyleyimdir ya biraz... Okul arkadaşlarım, bizim evin önünde oyun oynar, ben elimde kitap evin ikinci kat penceresinden onları izlerdim. Onlar çizgi roman okurlardı: O dönem Tommiksler, Teksaslar bilmem neler moda tabii.. Beni hiç sarmadı onlar. İlkokulda pek kitapla karşılaşmadım. Sanırım çevre ve ilkokul öğretmenim Hasan Yumuşak'ın bu konu ile ilgisizliğiydi bu. Sonra ilçede ortaokula başladım. Türkçe öğretmenimiz okul müdürü Mehmet Sürer'di. Bu konuda o da sanki okul müdürlüğünden arta kalan zamanlarda Türkçe derslerine de girer gibiydi, yasak savma kabilinden. Hatta dersleriyle ilgili bir anekdot da anlatılırdı o zamanlar. Daha sonra Sağlık Bakanlığında oldukça üst düzeylerde görev yapan Hayati Ünal, bir kompozisyon dersinde noktalama işaretlerini yerli yerinde kullanamadığından olacak yazısının sonuna satır satır noktalama işaretlerini doldurmuş, altına da yazmış: "Herkes yerine marş, marş!.." Sonra genç bir Türkçe Öğretmeni geldi: Nihat Önem. Her derste hangi yazarın hangi parçasını işleyecekse o yazarın bir kitabıyla, mümkünse o metnin içinde yer aldığı kitapla girerdi derse. Bu durum ilgimizi çekerdi, kitap inceleme ödevleri verirdi: Benim kitapla karşılaşmam bu yüzden oldu. İlk kez Ömer Seyfettin'in "Mahcupluk İmtihanı" adlı öyküler kitabından, aynı adlı öyküyü incelemiş ve bu vesileyle o kitabı da okumuş, hatta babamdan, "roman okuyana kadar dersine çalış..." diye hatırı sayılır bir zılgıt da yemiş, ona bir türlü anlatamamıştım bunun da dersle ilgili olduğunu. Hala belleğimde anısı taze durur bu olayın.- Sonra?- Sonra okul bitti, ilçede lise yok... İlde ev tutacaksın, yanına kim gidecek köy yerinde dört mevsim herkesin işi var. O zamanlar böyle değil: Bizde bir kendir olayı var, işi bitip tükenmez yaz kış... Bize hafızlık görünmeye başlamıştı ki, neyse Allah'tan Öğretmen Okulu sınavlarını kazandık üç- beş arkadaş Taşköprü'den Çorum'u. O dönemde bizim oralardan ortaokuldan sonra erkekler Çorum Erkek İlköğretmen Okuluna; kızlar ise Kastamonu Kız Öğretmen Okuluna alınıyordu, kızlar da Kastamonu'ya gittiler... Sınavlarda, o dönem Çorum'da trafik baş komiseri olan hemşerimiz Mehmet Gürbüz bizden hiçbir desteğini esirgemedi, her sorunumuzla ilgilendi sağ olsun. Taşradan bizim için oldukça büyük sayılabilecek bir ile yolculuk... Taşköprü- Çorum arasında ulaşım o dönemler oldukça zordu, minibüs tutar kısa yoldan Havza- Merzifon üzerinden giderdim, bazen de bir külüstür otobüsle dinlene dinlene iki günde getirirdi Fahri Abi bizi Çorum- Ankara hattından gördüğü her kiremit altında mola vererek. - Asıl konumuz olan edebiyata dönersek...- Konuyu oraya bağlayacağım zaten. Aile ocağından ayrılınca kendimi daha özgür bir ortamda hissettim, çok daha rahattım. Okul kütüphanesi genişti, ilde bir Halk Kütüphanesi, bir de Merkez Kütüphanesi vardı. Orada okuduğum ilk kitap, Yaşar Kemal'in "İnce Memed"iydi. Sınıf arkadaşımız Selim Alparslan'ın kitabını okuyabilmek için sınıfça sıraya girmiştik. - Selim kalınca bir deftere roman yazardı o dönemde, sonra hepsinin izini yiyirdik, ne yaptı bilmem.-Sıram geldiğinde o koca kitabı geceli-gündüzlü, derslerde arka sıralarda oturmamın getirdiği avantajla (!) 24 saatte bitirmiş ve çok etkilenmiştim. Okul kitaplığına her gün Cumhuriyet; Milliyet, Akşam gazeteleri gelirdi o dönemde. İlginçtir. İlk gazeteden kupür kesme hastalığım da o zamanlarda başladı zaten... Çetin Altanları, İlhan Selçukları, İlhami Soysalları o dönemlerde tanıdık yazıları ile... Bir de çok sonraları ilk kez "Kızılırmak"ını okuyup çarpılacağım Hasan Hüseyin Korkmazgil, Çorum'dan TİP Milletvekili adayı olmuştu 1969 Seçimlerinde... Görmek kısmet olmadı o zamanlar...- Daha sonra da netten yazılar kopyalamaya dönüşen bir hastalık...- Evet, hala durur kimi kesikler o zamanlardan kalan 1974 Yazıhamit yangınından kurtulabilenler... O dönemde her kütüphaneden birer kitap bulundururdum zulamda. Bir de Çorum'daki üç sinema oynatılan filmlerin hepsini izlerdik. Sinemaya gitmediğimiz, ya da iyi film olmadığı zamanlar sinemaya vereceğimiz para ile de Varlık'ın o küçük cep kitaplarından alırdık birkaç arkadaş ama kendi aldıklarımızı okumaz sona bırakırdık, herkes kitap değiş-tokuşu yapar, başkalarının aldıklarını okurdu önce... Ben yine Fakir Baykurt'la ilk Okul kütüphanesinde karşılaştım: "Yılanların Öcü"... Sonra Üç Kemaller dediğim; Orhan Kemal, Yaşar Kemal, Kemal Tahir'e Kemal Bilbaşar'ı da ekledim dörtleştiler... Eşzamanlı bir okuma götürüyormuşum o zamanlar. Bir yandan gerçekçi yazarlar, bunlara koşut olarak, Kerime Nadir, Etem İzzet Benice, Esat Mahmut Karakurt, Oğuz Özdeş, Muazzez Tahsin Berkantların tüm kitaplarını ya edinerek ya da kitaplıklardan özellikle Halk Kitaplığından alarak okurdum. Daha sonra öğretmen olduğumda ilk görev yerim olan Tosya'ya giderken yanımda götürmeyip köyümde bıraktığım bu koleksiyon 1974 Yazıhamit yangınında tamamen yandı, bir daha da zaten dönmedim o tür okumalara. Demek ki diyorum çocukları şu yararlı- şu zararlı yöneltmesi ile sıkboğaz etmeye gerek yokmuş; çok okuyan kendi kendine kendi rotasını çizebiliyormuş. Ayakları yere basmayan kalıplaşmış klasik aşk üçgeni konuları zamanla sıkıyor okuyanı ve yaşamın gerçeklerini konu edinen yapıtlara yöneltiyormuş.- Sinemaya dönersek... Ne tür filmler izlerdiniz?- Sinema... Taşköprü'de iki sinema vardı o dönemde. Çiçek ve Bahar sinemaları… Dedim ya aile baskısı, okuldan eve- evden okula... Çok seyrek gidebilirdik ilçede. Çorum'a gidince orda daha çok film izleme olanağına kavuştuk. Turan sineması- ki bugün ünlü bir ressam olan İbrahim Çiftçioğlu'nun babası çalışırdı gişede- ve Yalçın Sineması yerli filmler gösterirdi. Daha sonradan açılan ve her zaman yabancı filmler gösteren Saray Sineması ise o dönemde bir sinema değil, bir saraydı bizim için ama ben mecbur kaldıkça diğerlerindeki filmleri izlediğimden ya da arkadaş ısrarı ile gittiğimde hep uyurdum koltukta. Şarkıcı türkücü filmlerinden tut da gerçekçi sinema örneklerine, Yılmaz Güney'in o dönem filmlerine kadar, ne bulursak izler, Yıldız Tezcan ve Nuri Sesigüzel'le ağlardık... Metin Erksan'ın "Kuyu" filmini unutamam. Bir de şu anda aklıma gelen, İnce Cumali, Hudutların Kanunu, Seyit Han, Ezo Gelin, Boş Beşik, Ölüm Tarlası...- 68- 70'li yıllar, toplumsal ortam, 61 anayasasının getirdiği kısmi özgürlük...- Evet, bazı şeylerin şöyle böyle farkındalık... 65'lerde Nazım'ın şiirleri günışığına çıkmaya başladı. Yön hareketi, daha sonra Devrim, And, TİP'in 15 milletvekiliyle meclise girmesi, 69 seçimlerinde oyunun kurallarının değiştirilmesi.. Gençlik hareketleri, boykotlar.. Biz de bir şekilde etkileniyorduk. Öğretmen Okulu eski binadan yenisine taşınınca yemekhaneye akan tuvalet suları konusunda yönetimin duyarsız davranışı, bu ve benzeri kimi aksaklıkları protesto etmek üzere yaptığımız 2 günlük boykotu cezasız atlatıyorduk hepimiz. Ama acısını Çorum Belediyesinde bir konferans için gelen TÖS Genel Başkanı Fakir Baykurt'u izin alamadığı için etütten kaçarak dinlemeye gidenlerden çıkartıyorlar. Hüseyin Erikli ve Cafer Yüksel sürgün; ben ve Erol Karabulut da 15'er gün "Okuldan Uzaklaştırma"... Alt sınıflardan birkaç öğrenciye da çeşitli cezalar. TÖS'ün (Türkiye Öğretmenler Sendikası) boykotunda son sınıf öğrencisi olarak kendimizce uygulamada derse girmeme. Okulda eski binadan yeni binaya geçişle bazı sorunlar, yemekhaneye tuvaletlerden sızan sular ve okul müdürümüz Tayyar Kerman'ın bazı tavır ve davranışları üzerine 2 günlük bir boykot... Kazasız belasız atlatılmıştı. Müdürün değişmesi... Sonra o zamanlar TÖS Genel Başkanı olan Fakir Baykurt'un Çorum'a bir konferansa gelişi.. Etütten sonra okuldan kaçarak onu dinleyeme gidişimiz. Ne kalabalık demiştim belediye önüne gelince salondan dışarı taşan onca kalabalığı yara yara Fakir'e bir hoş geldin demiştik, tanışmıştık. Çok geçmeden konuşmaya başladı. Ne de güzel konuşuyordu. Konu eğitimdi, halkımızın ilgisini eğitime, okullara çekmek istiyordu. Çocuklarımız olur onlara öyle beşikler yaparız ki süsleriz, beşik düğünleri yaparız. Büyürler, okul çağına geldiklerinde okula başlarlar, ahırdan bozma yapılarda, sağlıksız koşullarda uğraşır didinirler. Hoş binlerce köyümüz onu da bulamıyor ya... Diyordu. Şimdi usumda kalan bunlar. Zaten konuşturmadılar. Binadan caddelere taşan kalabalık uğuldamaya, içerdekilere yol göstermeye başlamıştı yüksek sesle. O dönemde belli sloganlar: Komünistler Moskova'ya... Sonra konuşmanın engellenmesi... Tabii bu arada konferansçı grupla caddenin 2 yanında- ortada polisler- taşlaşan İmam Hatip Lisesi öğrencileri de ödüllendirilmese de sırtları sıvazlanmıştır... İlginçtir o dönemde Yalçın sinemasında yapılan Tercüman gazetesi yazarı Ahmet Kabaklının bir konferansına da öğrencileri serbest bırakmış hatta teşvik de etmişlerdi.(...)

HALK OZANLARIMIZ, HALK TÜRKÜLERİMİZ VE İHSAN OZANOĞLU / İNCELEME

HALK OZANLARIMIZ, HALK TÜRKÜLERİMİZ VE İHSAN OZANOĞLU / İNCELEMEAli ŞAHİN_______________________________________________
Halk Ozanı... Aşık... Abdal Musa Sultan, Aşık Ali İzzet, Aşık Daimi, Aşık Hüseyin Çırakman, Aşık İhsani, Aşık Mahzuni Şerif, Aşık Ömer, Aşık Sümmani, Aşık Şenlik, Aşık Veysel Şatıroğlu, Aşık Zamani, Bayburtlu Zihni, Dadaloğlu, Davut Sulari, Dertli, Ercişli Emrah, Erzurumlu Emrah, Eşrefoğlu Rumi, Feyzullah Çınar, Gevheri, Hilmi Şahballı, Karacaoğlan, Kaygusuz Abdal, Kazak Abdal, Köroğlu, Kul Ahmet, Mesleki, Mirati, Muharrem Ertaş, Muhlis Akarsu, Murat Çobanoğlu, Nesimi Çimen, Neşet Ertaş, Ozan Şahturna, Pir Sultan Abdal, Ruhsati, Seyrani, Şah Hatayi, Şemsi Yastıman, Şeref Taşlıova, Talibi Coşkun, Teslim Abdal, Tokatlı Gedayi, Yunus Emre, Zaralı Halil, Zileli Ceyhuni... ve daha niceleri...Bir de Kastamonulu Halk Ozanımız İhsan OZANOĞLU... Adını duyup bir Kastamonu Destanı olduğunu işitiyordum ama açıkçası yazılı bir kaynakla karşılaşmamıştım. Şöyle bir kolaçan etmek istedim Ansiklopedi ve şair yazar sözlüklerini. Rastlayamadım. Bu arada il il Türkiye'yi tanıtan Yurt Ansiklopedisinin Kastamonu ile ilgili fasikülleri geldi usuma. 1983'lerde çıkarken ilimizle ilgili iki fasikülü alıp kendim bir araya getirip bir de kapak yapmıştım: Açtım baktım orda biraz değinilmiş, ozanımıza:"İhsan Ozanoğlu (1907- 1981): İlkokuldan sonra Darülhilafe Medresesi'nde okumuş, dışardan sınav vererek İstanbul Öğretmen Okulu'nu bitirmiştir. Uzun yıllar öğretmen olarak görev yaptıktan sonra, Kastamonu Kütüphanesi Müdürlüğü'ne atanmıştır. Fransızca, Arapça, Ermenice öğrenmiş, Süryani ve Hint dilleriyle ilgilenmiştir. Türkçe'nin Hakani, Çağatay ve Azeri lehçeleriyle de yazmış, bir ara Grekçe ve Latince'ye de ilgi duymuştur.Aşık tarzı şiirlerinin yanında, klasik şiirleri de vardır. 1973'e değin yazdığı klasik şiirleri bir kitapta toplamıştır. Yergileri Şamar adı altında yayımlanmıştır. Tar, ud, saz çalabilen Ozanoğlu, günümüzün usta halk ozanlarıyla atışmalar yapmış, l942'de Behçet Kemal Çağlar başkanlığındaki jürice 'Usta Ozan' ilan edilmiş, Konya'da yapılan 10.Türkiye Âşıklar Bayramı'nda 'En Usta Ozan' armağanını almıştır. Folklor derlemeleri de vardır. Kastamonu Kütüğü (1952), Turistik Kastamonu, Aşık Edebiyatı, Kastamonu'nun Yetiştirdiği Meşhur Adamlar, Efe Yüreği, Bir Yudum, Bülbül, yayımlanan kitaplarının birkaçıdır." Denildikten sonra "Ozanın Kastamonu Destanı'ndan bir bölüm" adı altında iki kıtaya yer verilmiş:"Öyle bir cevher ki dünyaya bedel / Biçilmez bahası Kastamonu'nun / Yapılsa tükenmez o kadar güzel / Haşredek senası Kastamonu'nun // Sürüler yayılır yamaçlarında / Top top çiçek açar kıraçlarında / Türlü kuşlar öter ağaçlarında / Gönüller şifası Kastamonu'nun... (Yurt Ansiklopedisi, 1983, s. 4645)"***Hakkında çıkan birçok kaynak ve ozanın baskısı tükenip piyasada bulunmayan bir çok kitabı, broşürü taranıp incelenip toparlanmayı bekliyor... Kastamonu'da tedviren şube müdürlüğüm sırasında Kastamonu Hayat Eczanesi Sahibi Eczacı Hakkı Gültürk'ün tanıtımıyla- ki bizim Hakkı Abi artist oldu daha sonra Atıf Yılmaz'ın Eğreti Gelin filminde oynadı- öylesine tanıdığım ozanımızın oğlu şu anda Çatalzeytin Öğretmenevi Müdürü. Ozan Ozanoğlu... Son gezimde tanıdım biraz daha yakından... ve babası hakkında bir kitap çalışması yaptığını öğrendim, söz aldım kısaca bir tanıtım yazısı ve bir kaç fotoğraf için... Bekliyorum bakalım. Ozan'da Ozanoğlu olduğunun işaretleri de var, -dinlemek kısmet olmadı ama- sazı da duvarda asılı idi...Kastamonulu ozan ilimizin sorunlarını da terennüm etmişti hep şiirlerinde: 1943 yılında Kastamonu'da meydana gelen büyük zelzeleye ait destandan birkaç dörtlüğü buraya almak istiyorum:"Derdimiz bir iken bine yetürdün / Açtın yüreklerde hicran zelzele / Başımızda nice otlar bitürdün / Vermedin bir nefes aman zelzele, // Kastamonu'daki facia hele / Sığmaz ifadesi bir zaman dile / Çökerken bin yıllık muazzam kale / Koymadın kimsede derman zelzele // Ozanoğlu var der her derdin devası / Derd verir sevdiği kula mevlası / Bu gazap sonucu kulun hatası / Bir imtihan oldu İhsan zelzele..."Şiirin tamamını Ozanoğulları Can ve Ozan'ın çalışmaları tamamlandığında öğrenebileceğiz ancak. "Bana ne can gerek ne canan gerek / Gözümde gönlümde sen Kastamonu / Sensiz ne mal gerek ne de şan gerek / Sen benim ben senin Şen Kastamonu" (İhsan Ozanoğlu)diyecek kadar Kastamonu tutkunu ozanı Kastamonu- Kastamonulu mutlaka tanımalı en kısa zamanda diye düşünüyorum. Ve şöyle bir çalışma canlanıyor gözümün önünde: "İhsan OZANOĞLU(Yaşamı / Sanatı / Yapıtları / Kaynakça ve Şiirlerinden Örnekler... Hazırlayanlar: Can- Ozan Ozanoğlu) Çatalzeytin dönüşü 2005 Ağustos'unda yaptığım "Gökırmak" sitesindeki "Halk Ozanlarımız" sayfasına da kısa bir anekdot koymuşum.Daha sonra çeşitli vesilelerle netten iletişim kurduğum Ozan, "hocam bu işlerle daha çok abim Can ilgileniyor demişti. Az da olsa doküman istemiştim ama bir türlü alamamıştım... Hatta o kadar ki adına bir sayfa yapalım diye sayfaya bile başlatmıştım. Nette bir arama yaptığımda üzülerek o sayfanın bomboş olduğunu görmek içimi burkmuştu. Üstelik Google Arama motoru kayıtlarına bile geçmişti bomboş bir sayfa olarak... Ozanımızın yapıtlarının toplu bir dökümüne de ulaşamadım bu arada. Çeşitli araştırmalarda görebildiğim Kaynakça listelerinden ve dipnotlardan yararlanarak çıkarabildiğim taslak listeyi geliştirilmek üzere burada vermek istedim:Ozanoğlu kardeşlerle kurduğumuz sıkı bir diyalog sonunda meyvesini verdi, bazı dokümanları alabildim hiç olmazsa ozanımızın 25. Ölüm yıldönümünde... Ozan- Can Ozanoğlu kardeşlere teşekkür ediyor, Kastamonulu Halk Ozanı ve derlemeci-araştırmacı yazar-şair İhsan Ozanoğlu'nu saygı ve rahmetle anıyorum...İhsan OZANOĞLUNUN BASILI ESERLERİ (*)(Yıllara Göre)ATATÜRK DEVRİMİ DESTANI (Kastamonu, 1938)GÖKLERE DOĞRU (Kastamonu, 1938)ZAFERDEN ZAFERE (Kastamonu, 1938)DELİ GÖNÜL(Kastamonu, 1939)GÖZYAŞI (Kastamonu, 1939)KASTAMONU BİLMECELERİ- Nasıh Güngör'le (İzmir, 1939)KÖRDÜĞÜM (Kastamonu, 1939)MİLLİ ŞEF KASTAMONU'DA (Kastamonu, 1939)ÂŞIK EDEBİYATI-METHAL (Kastamonu, 1940)BİR YUDUM (Kastamonu, 1942)EFE YÜREĞİ-Piyes (Kastamonu, 1942)ZELZELE DESTANI (Kastamonu, 1943)19 MAYIS (Kastamonu, 1946)BAHAR TÜRKÜLERİ (Kastamonu,1946)HALKEVİ DESTANI (Kastamonu, 1946)İNÖNÜ DESTANI (Kastamonu, 1946)ÖZLEM (Kastamonu, 1946)ÜÇ TELLİ (Kastamonu, 1946)YUDUM YUDUM (Kastamonu, 1946)BÜLBÜL (Kastamonu, 1947)ORUÇ (Kastamonu, 1947)30 AĞUSTOS (Kastamonu, 1952)ÇOCUĞUN DEĞERİ (Kastamonu, 1952)DOĞRU YOL (Kastamonu, 1952)DUR (Kastamonu, 1952)DÜSTUR (Kastamonu, 1952)HAYATTAN (Kastamonu, 1952)KASTAMONU DESTANI (Kastamonu, 1952)KASTAMONU KÖYLERİ (Kastamonu, 1952)KASTAMONU KÜTÜĞÜ (Kastamonu, 1952)KIZILAY DESTANI (Kastamonu, 1952)KUMAR (Kastamonu, 1952)MÜFSİD (Kastamonu, 1952)ÖĞÜT (Kastamonu, 1952)SAZ (Kastamonu, 1952)SAZIMIN TELLERİNDEN (Kastamonu, 1952)SENDEN SANA (Kastamonu, 1952)ŞEKVÂ (Kastamonu, 1952)TAŞKINLIK (Kastamonu, 1952)VASİYET (Kastamonu, 1952)29 EKİM (Kastamonu, 1952)NE FAYDA (Kastamonu, 1953)DİMAĞ (Kastamonu, 1953)TURİSTİK KASTAMONU (Kastamonu, 1958)ÇILGINLIK (Kastamonu, 1959)KASTAMONU'NUN YETİŞTİRDİĞİ MEŞHUR ADAMLAR (...- ...)TÜRKÇE NAMAZ VE KUR'AN DAVASININ BUTLANI (... - ...)ŞEYH ŞABÂN-I VELÎ (...- ...)(*) Hazırlayan: Can OZANOĞLU

NAZIM 105. YAŞINDA İZMİR'DE ESİN AFŞAR KONSERİYLE ANILDI / HABER-İZLENİM

NAZIM 105. YAŞINDA İZMİR'DE ESİN AFŞAR KONSERİYLE ANILDI / HABER-İZLENİMALİ ŞAHİN______________________________________________
"Güzel günler göreceğiz çocuklar, güneşli günler göre-ceğiz... Motorları maviliklere süreceğiz çocuklar, ışıklı mavilikleresüre-ceğiz..." Nazım Hikmet 105. doğum yıldönümünde Esin Afşar konseri ve şiirleriyle Konak Belediyesi Güzelyalı Kültür ve Sanat Merkezi'nde anıldı. Salon bir saat öncesinden hıncahınç doldu, öyle ki ayakta dikilecek yer kalmadığı gibi sandalyelerle koridorlar da dolduruldu izleyicilerle.Açılış konuşmasını yapan Konak Belediye Başkanı Muzaffer Tunçağ, bu ilginin kültür ve sanat etkinliklerine verdikleri önemin göstergesi olduğunu belirttikten sonra izdihamın yarattığı homurdanmalara yanıt verdi. "Nazım Hikmet'in bir gecesinde bilet satamazdık, en azından büyük şaire saygısızlık olurdu; neden bu küçük salon, o kadar büyük salonlar varkeni de, geçen yıl bir etkinliğimizde Sayın Esin Afşara bir söz vermiştik: Ustanın adını bir salona vermek üzere, bu gün burada onu da gerçekleştirdik, gelirken dikkatinizden kaçtıysa giderken bakın lutfen. Tabelamızı da koyduk, çok güzel oldu" dedi. Güzelyalı Kültür ve Sanat Merkezi salonunun adı 105. doğum yıldönümü anısına 'Nazım Hikmet Sahnesi' oldu. Esin Afşar konseri öncesinde bu programa özgü hazırlanan ve ilk defa sunulacak olan kısa bir "Nazım Belgeseli"nin gösterimi yapıldı. İzmirliler geceyi ücretsiz olarak izlediler. Saat 20.00'de başlayan etkinlikte, Esin Afşar, Nazım Hikmet'in şiirlerinden bestelenmiş şarkıları seslendirirken, Devlet Tiyatrosu sanatçısı Ali Düşenkalkar da, Nazım Hikmet'in şiirlerini okuyarak ona eşlik etti. Afşar, Nazım'ın; Sen, Memleketim, Karlı Kayın, Karşıyaka Memleket, Tuna'ya Dair, Hergün Mis Gibi Dünya, Seviyorum Seni, Üç Ölüm, Selvilikler, Yaşamak Şakaya Gelmez,Yaşamak, Türk Köylüsü, Ayın Altında Kağnılar, Sarışın Kurt, Külrengi Beyaz, Yılbaşı, Suda Balıklar, Mutluluğun Resmi, Denizin Üstünde Alabulut, Masalların Masalı, Ben Bir Yolculuk Yaptım, Şarkılarımız, Meşgale, Tahir ile Zühre'den yapılan besteleri ile Yannis Ritsos'tan; Onlar, Üçü Birden, Akşam, Kaçınılmaz Olan adlarıyla bestelenmiş şiirleri seslendirdi. Esin Afşar'ın konserinde ise sanatçıya; Piyano'da Aslıgül Ayas, Akardeon'da Serkan Dedemen ve Davul'da Uskan Çelebi eşlik etti. Konser bitiminde ayakta alkışlanan Afşar'dan ısrarla "Yoh Yoh" şarkısının okunması istendi. Israr üzerne izleyicilerden aldığı bir eşarpla başını bağlayan sanatçının "bu siyasallaşmış bir başörtüsü değil, saf Anadolu kadınının başını örtmesi" sözleri de salonda büyük alkış aldı. Son olarak "Drama Köprüsü"nü seslendirdi. Kapanışta lise çağlarında bir genç söz isteyerek "Ben bir Türk genciyim, Atatürk'ün emanet ettiği gençlerden... diyerek sahnede Nazım'ın "Davet" şiirini çok güzel ve içten bir şekilde okudu ve büyük bir beğeni topladı. En arkada bir sutunun önünden izlemek zorunda kaldığım proğramı benim ayakta dikilmeme takılan aptal bir sarısının proğram broşürünü benden yanki gözüne at gözlüğü gibi tutuşu ve hiç kıpırtısız alkış ve heyacanlara da hiç katılmadan ruh gibi izlemesi, yanındaki arkadaşının da aynı şekilde konser boyunca uyuması dikkatimi dağıttı biraz ama izlenmeye değer bir etkinlikti. Onlar da demek ki diyorum, komşularına konsere gittik demek için geldiler...İzleyiciler konser girişinde ve çıkışında diğer salonlardaki 10 Ocakta açılan "Cemal DEMİR Resim Sergisi"ni de büyük bir ilgi ve beğeniyle izleme olanağı buldular. Sergi 29 Ocak 2007 tarihine kadar açık kalacak.BEN BİR İNSANBen bir insan, ben bir Türk şairi Nazım Hikmet ben tepeden tırnağa insan tepeden tırnağa kavga, hasret ve ümitten ibaret...Ben hem kendimden bahseden şiirler yazmak istiyorum, hem bir tek insana, hem milyonlara seslenen şiirler.Hem bir tek elmadan, hem süpürülen topraktan, hem zindandan dönen insan ruhundan, hem kitlelerin daha güzel günler için savaşından, hem bir tek insanın sevda kederlerinden bahseden şiirler yazmak istiyorum, hem ölüm korkusundan, hem ölümden korkmamaktan bahseden şiirler yazmak istiyorum.Nâzım Hikmet
<_script><_script>

URLA'DA "6. CUMALI BULUŞMASI"... / HABER-İZLENİM

URLA'DA "6. CUMALI BULUŞMASI"... / HABER-İZLENİMAli ŞAHİN _______________________________________________
10 Ocak 2001'de yitirdiğimiz Necati Cumalı 6. kez Urla'da çeşitli etkinliklerle anıldı. 6.Cumalı Buluşması adı altında düzenlenen ve 13 Ocak'a kadar sürecek etkinliklerin açılışı Saat 10.30'da Urla'da Necati Cumalı Anı ve Kültür Evi'nde yapıldı. Törende Necati Cumalı için bir dakikalık saygı duruşundan sonra kürsüye gelen Urla Belediye Başkanı Selçuk Karaosmanoğlu, günün anlamını belirten bir konuşma yaptı; "Bu yıldan itibaren, her buluşmamıza bir konu belirlemeye başladık. Bu yılki konumuz Necati Cumalı'nın öyküleri. Etkinliklerimizin bu yılki onursal konuğu ise geçtiğimiz mayıs ayında aramızdan ayrılan edebiyatçı Erdal Öz" dedi. Gelenekselleşen etkinliği uluslar arası bir etkinliğe dönüştürmeyi istediklerini belirterek "Necati Cumalı, yüreğinin aydınlığını kitlelere ileten, karanlıklara düşman, çağının ileri, yurtsever sanatçılarındandır. Necati Cumalı, Urla'mızdan ülkemize açılan bir aydınlık penceresidir. Bu pencereden yayılan ışık ülke sınırlarını aşmış dünyanın birçok ülkeleriyle köprü oluşturmuştur. Yapıtları 22 dile çevrilen Cumalı edebiyat dünyamıza kalıcı eserler bırakmıştır. Hemşerimiz Necati Cumalı'nın bıraktığı yapıtları ve çok yönlü kişiliğini gelecek nesillere aktarma sorumluluğuyla Cumalı Evi'ni hizmete sunduk" dedi. Edebiyatın her dalında başarılı eserler ortaya koyan Necati Cumalı'nın bu yıl öykücülüğünü konuşacaklarını belirten Karaosmanoğlu, konuşmasını Cumalı'nın "Son" isimli şiirini okuyarak tamamladı.Edebiyat dünyasından Hayri Yitik Cumalı dostları adına konuşma yaparak Urla'da bulunmaktan dolayı memnuniyetini dile getirdi. Yitik, "Denizi gördün mü, güzel insanları gördün mü, Urla'yı, daha doğrusu Ege'nin ilçelerini gördün mü aklıma İyonya geliyor. Acaba yine o günlerdeki gibi İzmir kültür merkezi haline gelir mi diye düşünüyorum. Neden olmasın. Bu kadar güzel insan varken, deniz varken, Seferis ve Cumalı varken, bu değerleri unutmayan Urla Belediyesi varken olmaması için hiçbir neden yok" dedi. Necati Cumalı'nın Urlalı dostların Ali Rıza Duran da Cumalı anısına yazdığı "Sen Yokken" adlı şiirini okudu. Ekinliğin açılış törenine Urla Kaymakamı Şahin Bayhan, Belediye Başkanı M. Selçuk Karaosmanoğlu, Emniyet Müdürü Mustafa Coşkun, İzmirli yazar ve şairler, kamu kurum ve kuruluşların temsilcileri, sivil toplum örgütleri ve Cumalı dostları hazır bulundu. "VI. Cumalı Buluşması" İlk gün öğleden sonra URİT Sosyal Etkinlikler Salonu'nda İsmail Mert BAŞAT, Mehmet ATİLA, Vİicdan EFE, Hasan ÖZKILIÇ'ın konuşmacı olduğu "Necati Cumalı'nın Öykülerinde Taşra" konulu panel izlendi.. 11 Ocak Perşembe günü Urla'nın çeşitli kahvelerinde Selçuk TUNALI, Ali TEKMİL, Güngör GENÇAY ve Ferhat İŞLEK Cumalı'nın çeşitli öykülerini okudular. URİT Sosyal Etkinlikler Salonu'nda 9 Eylül Üniversitesi. Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema Bölümünce Cumalı'nın Öykülerinden Uyarlanmış Filmler" ve Urla Belediyesi Basın Bürosu'nun hazırladığı Necati Cumalı Belgesel Filmin izlendi. Belgeselde gözden kaçan bir yanlış bilgilendirme vardı ama pek dikkat çekmedi: Yazarın Mine adlı tiyatro eserinden roman olarak söz edildi.12 Ocak Cuma günü, URİT'te "50 Kuşağından Bir Öykücü: Erdal ÖZ" konulu panelde Ayşe SARISAYIN, Birsen FERAHLI, Hürriyet YAŞAR; "Edebiyatımızda Öykücü Olarak Cumalı" panelinde Adnan ÖZYALÇINER, Sennur SEZER, İsmail Mert BAŞAT; "Cumalı Öykülerinde Kadın" konulu panelde de İnci ARAL, Ferda İZBUDAK AKINCI, Şükran FARIMAZ konuştu.13 Ocak Cumartesi, Şahin YILDIRIM Urla Kahvelerinde Cumalı Öyküleri seslendirdi. "Cumalı Öykülerinde Urla" paneli (Konuşmacılar: M. Sadık ASLANKARA, Hürriyet YAŞAR, Hasan ÖZKILIÇ) ve "Onursal Konuk" Erdal ÖZ- Yıldız Olup Üstümüze Yağsın" paneli ile anıldı.( Konuşmacılar: Celal ÜSTER, Can ÖZ, Faruk DUMAN)Öykülerinden, romanlarından ve tiyatro eserlerinden bir çoğu televizyon dizisi ve sinema filmi olarak da değişik yönetmenler tarafından ekrana getirilen Necati Cumalı'nın 'Susuz Yaz ','Boş Beşik', 'Tütün Zamanı-Zeliş', 'Mine', 'Adı Vasfiye', 'Dul Bir Kadın' ve 'Derya Gülü', ' Uzun Bir Gece', 'Tutku', 'Dila Hanım', afişleriyle de süslenmiş olan anı evi 4 gün boyunca birçok kişi tarafından gezildi. Çeşitli imza günlerinin yanısıra okurlar da yazarlarla söyleşiler yaptılar.Yazıyı ben de Cumalı'nın bir şiiriyle noktalamak istedimKARDA AYAK İZLERİ VARKarda ayak izleri varVurulup düştükleri yere kadarYüzleri tanınmayacak bir haldeÖldüğü yerde kalmış cesetleriOnlar için hatıra yokSaat durmuşOnlar için değilYıldızlar ve bu geceOnlar için değil gelen güneşArtık onların yokUzak şehirlerdeSevdikleriArtık hepsi bittiAçlık, susuzluk ve kinNe matara ne ekmek torbası lâzımNe silâhElbise ve düşen şapka da lüzumsuzArtık üşümezler kiEn güzel ocak ateşleriArtık ısıtamaz elleriniİsimlerini en yakın tanıdıkSöylese işitmezlerKurt mu, dost mu, düşman mı?Bilmeyecekler baş uçlarına geleniArtık ne tren, ne gemiOnları getiremez bir daha Necati Cumalı
<_script><_script>

BÜLBÜLÜN ÇEKTİĞİ DİLİ BELASI

BÜLBÜLÜN ÇEKTİĞİ DİLİ BELASIALİ ŞAHİN_______________________________________________
Şöyle dönüp bakarım hep ara kimi zaman, yarım yüzyılı geride bırakmış biri olarak. Küçükken sessiz sakin biri olan bana neler oldu da bu durumlara düştüm diye. Durumu nasıl ki diyeceksiniz şimdi siz. İlk paragraftan da kendimi ele vermiyor muyum, düz anlatımı bir türlü kullanmaya yanaşmaz elim ve dilim.İlk anımsadığım Çorum Öğretmen Okulu bilmem kaçıncı sınıfındayken, teneffüste sıra arkadaşımla konuşmak için benim sırama oturan ön sıradaki arkadaşımın sohbetini bölmemek için usulca onun yerine ilişmem üzerine "Ya bu Ali Şahin'in ağzı var-dili yok, ağzına vur, ekmeğini al elinden, ben geldim, yerimden kalk bile demiyor baksana..." sözü. Etütteydik. Arkadaşa saygı olsun diye yaptığım bu davranış üzerine söylediği söz beni çok düşündürdü daha sonra. O yıllarda kitap okuma hastalığım da iyice nüksetmişti. Okudukça bende esprili biri gelişti içimde... Hep espri, hep espri... Çoğu zaman kırıldı, darıldı demek istediğimi anlamaya kendini zorlamak istemeyenler. Ama ben bir türlü huyumdan vazgeçmedim/ geçemedim. Kırk yıllık Kani, olur mu yani...Dün nette gezinirken daha önce çalışmalarından yakından tanıdığım, yeni emekli olan resim öğretmeni bir arkadaşın, çok önceleri oluşturup boş bekleyen bloğu çarptı gözüme. Ne güzel çalışmalar da yapmıştı, hayranlıkla izlerken Onlaine bir Ziyaretçi Defteri de koymuş olduğunu gördüm. Aralarda Bir büyük-kent başkanının hoşlanmadığı resimler de vardı: "Kastamonu'dan İzmir'e Yeniden Merhaba, Yine süslemiş, "NUR" gibi ışıtmışın "SEN" blokçuyu "GÖR" ve "ŞEN"len diyorsun yani. Selam ve Saygılar/Sevgiler.... Haaa, yalnız bu resimleri Melif Efendi görmesin sakın. İçine tükürür valla. Karışmam." Yazıp gönderdim. Gece geç zaman aklıma geldi şuna bir bakayım dedim ki ne göreyim: "Hoş geldiniz Ali öğretmenim. Saygılar bizden:) Melif efendi kim ki, resimlerime karışacakmış, anlamadım söylediğinizi..." demişti arkadaşım. Bizim bir harf (h) yerine (f) çıkmış. Ardından "alsah adındaki ziyaretçi arkadaşın ifadesini çok yadırgadım diyemem... Genellikle birşey yapamayıp da yapanlara söven tipik fesatlara çok benziyor... Üslübundan kıskandığı şeylere karşı ağzında köpük saçan insanlar, taktir etmesini de öğrenmelidirler... Yapıcı eleştiriye kimse ses etmez, de buyur sen daha iyisini yap derler.))" demiş, bir Molla Kasım. İmza: Rakursi..."Değerli Öğretmenim, blok sakinlerimize ben espriyi iyi anlatamadım galiba ama Mahmut Hocam anlamış gördüğüm kadarıyla. Belki biraz kargaşa da Melih'in "h"si "f" olarak çıkmış; sanırım ondan da kaynaklandı. Sn. M. Toprak'ın iletisini burda göremedim, sanırım bir başka şekilde ulaştı Nursen Hanıma. "Rakursi"nin yanıtını da burda daha fazla polemiğe girmeyi Nursen öğretmenime saygısızlık saydığım için kendisine yani Rakursi'nin e-mail adresine özel olarak gönderdim." (*) Diye bir açıklamada bulundum.Bu arada Nursen Öğretmenimden: "Sn. Hocam, sanırım bir yanlış anlama oldu. Ama yanlış anlayan Mahmut Hoca değil, ben yanlış anladım. Umarım onu üzmemişsinizdir..." yazısı gelince "Rakursi" Mahmut Toprak Hoca'nın nicki mi? Diye sorup netten araştırdığımda da öyle olduğunu öğrendim. Bak şu Sanatsal ortak e-mail grubu arkadaşlarımız Nursen Görsen ve Mahmut Toprak hocalarımla arama giren "Rakusi'nin yaptığına sen?" Eskiden manyetolu telefonlar vardı, biz o çağa yetişemedik. Adam Kastamonu'dan çevirirdi. Alo İzmir... Araya girerdi bir ses. Alo burası Gaziantep... İzmir seslenir arada. Alo Kastamonu… Anlaşılmıyor, parazit yapıyor... Çekil aradan Gaziantep... Falan filan... Şimdi espri konusu olarak görüyoruz bunları dönem filmlerinde. Ama Olmaz olmaz demeyin. Oluyor işte e-posta çağında da oluyormuş demek. Benim İzmir'de bir dosta yolladığım e-mektup, Kastamonu-İzmir hattı üzerinde bulunan Gaziantep'e takılmış, İzmir'e varmadan henüz.Şimdi şöyle düşünüyorum da bu da bişey mi, diyorum. Adam, e-posta yoluyla yollanan e-mektubun zarfına giriyor açıp da. Geçenlerde onlarca site ve bloğumdan birinin içine giremedim, editör girişinden, bir de şuna yabancı gözüyle bakayım dedim, URL'ime bir tıkladım ki aman Allah, neler neler, türlü türlü naneler... Baktım bel-altı; etek altı biyerlere doğru gidiyor benim yöresel site. Okuruma daha çok mahcup olmamak için, şunun vicdanına sesleneyim bakalım deyip kendi e-mail adresime bir e-posta yolladım, bir yanıt, baktım olacak gibi: bir, bir daha derken gözlerime inanamadım ama doğruymuş benim şifre geldi evden benim eşyaları atmıştı zaten, kendi valizini de toplamış gitmiş: Tamtakır kuru bakır bir ev, ve elimde de kapının anahtarı... Şuna bir teşekkür yazayım sitemden dedim. Yazayım ki, giren de anlasın aradaki değişikliği hiç olmazsa: "HACKER'IM BİRAZ DA OLSA VİCDAN SAHİBİYMİŞ. SİTEMİZİ YENİDEN DÜZENLİYORUZ. ALLAH RAZI OLSUN!... TÜM SAYFALARIMI SİLİP BOŞ SİTEYİ OLSUN TESLİM ETTİ BİZE!..." dedik ya, bülbülün çektiği dili belası: Bir kızma bir kızma... Teşekkür etmeliymişim, efendiye. Ben sitemi yeniden düzenlemeye başlayınca "Yeni sitende çalışmalarında başarılar dilerim" deyip "bir teşekkürü de mi hak etmedik" diyor... Ne diyeyim. Nutkum tutuldu. Bunları niye mi yazıyorum: Belki Rakursi araya girer de benim adıma hacker'ime de bir iki zılgıt çeker, onun da karakterini çözümler bu arada diye. Elbette benim anlattıklarım yeterli olmayabilir; bu durumda Hacker'le yazışmalarımızı de yollarım kendisine Mahmut Toprak hocam aracılığıyla. Bir üçüncü kişi de ben bari sokayım araya Nâbi konuşsun yerime:"dil-i nâşadımı şad etmeyen dünyada şâd olsunbenim için nâmurad olsun diyenler bermurad olsun"Bu kez de Nev'i pek sevdiğim başka bir beyti ile dilşâd etmek istedi, napalım hatırı kalmasın bari:"bela dildendir, dildâr elinden dâdımız yokturgönüldendir şikayet kimseden feryadımız yoktur"Bunlar bir sitem, karalama ya da iğneleme değil. Adı geçen kişiler benim dostlarım, küçük tartışmalar bazen güzel dostlukları daha da pekiştirir. Bu gece zihnimi işgal eden şeylerin sabahın köründe ak kağıda kara kalemle yansımalarıdır. Değerli dostlara selam, sevgi/saygılarımı da yolluyorum, esprilerimi anlamaları dileğiyle...

BEBEĞİM... / MEKTUP

BEBEĞİM... / MEKTUPALİ ŞAHİN_______________________________________________
Nicedir Özlemişim "Nicedir özlemişim/ Bu rüzgarı/ Hani Doğu'da eser/ Bahar akşamları// Nicedir özlemişim/ Bir elma ağacının/ Dibine oturmayı// Nicedir özlemişim/ Şoseleri,dağları// Nicedir özlemişim/ Bir dosta sarılıp/ Ağlamayı" (Ataol BEHRAMOĞLU)"Bebeğim,Bugün benden küçüklük yıllarına dair fotoğrafları tarayıp bir şeyler göndermemi istemiştin ya... Annenle açtık eski albümleri bir bir... Sen yalnız geç kalmışsın dünyaya gelmek için, Siyah-beyaz çağına yetişememişsin... ağabeyinle ablanın iki renkli resimlerine baktık durduk bu arada bir de, sen cicili bicili bir dünyaya doğmuşsun. Ama senin suçun yok bunda elbette...Biz de bayağı bir kararsızlık dönemi geçirmişiz, ağabeyinden sonra. Aslında o sayfayı kapatmıştık biz: Bir kız, bir oğlan çoktu bile bizim gibi tek maaşla hayatını idame ettirmek için didinenlere. Oysa bir de oldu ki, haberin geldi, annen de ağır bir gripal durum oldu.. İlle de bir gripin yutacağım diye tutturdu... Hanım etme gitme, faydası yok: Nuh der peygamber demez. Mutfağa geçip bir bardak su ile bir gripin alıp geldim, güzelce içti...10 dakika sonra: - Ohhh!.. Kuş gibi hafifledim, hap çok iyi geldi dedi. Tekrar ister diye korkumdan hapın içini boşaltıp kabını yutturduğumu söyleyemedim, Tanrı korusun zaten bir akraba evliliğimiz vardı, bir de ilaç etkisiyle...Bir yandan albümler bakıp bir yandan bunları tarayarak sana yollarken nargile fokurtuları arasında dalıp gidiyorum o günlere doğru... 1985 yılının 7 ekim sabahı, saat 04.00 suları annen sancılandı, ben ne yapacağımı şaşırdım; önceki iki doğumda ben yoktum yanında görevim gereği... At yok araba yok, durakta taksi de bulunmazdı bu küçük ilçede o zamanlar... Alelacele alt kattaki ev sahibimizi kaldırıp hastaneye attık anneni. Annen odada bir doğuracağım diye didinirken ben koridorda dokuz doğuruyorum, ne zor şeymiş yolcu beklemek meğer, öncekilerde anlamamıştım. Eskiden çocuğun cinsiyetini dünyada ilk çığlığını attığında öğrenirdik. İçerden ilk çığlığın geldiğinde dışarı fırlayan hemşire "bir kızın oldu!.." dediğinde yüklü bir bahşişe de konmuştu. Bırakır mı babacığın seni oralarda, hemen bir taksi bulup atmıştım evimize...Çocuk sevmeyi de sende tattı bu garip. Kalabalık bir ailede, anne-baba/ büyükanne- büyükbaba vs. arasında biz çocuk da sevemezdik o zamanlar; akşam olacak, evde kimse olmayacak da gizli gizli seveceksin... Seve seve biter demiştik ama bitmedin, ne sen ne sevgin... En çok da senin evden uzaklaşman koydu bize desem ablanla abin alınır ama ne yapayım ki gerçek bu. Tekne kazıntısı olduğundan mı nedir bilemiyorum, belki de öteki çocuklarımızda annenle biz de daha çocuktuk; ondan da olabilir bu bak. Eeee, nereden nereye: El bebe gül bebe bugünlere de geldik işte. Bebeklik, anaokulu, kız meslek defilelerinde çocuk mankenliğin, ilkokul, ortaokul derken, lise yılları sana ve eve uzak olduğum yıllar... Şimdi ÖSS Sınavından çıkışta çektiğim o coşkulu resimlerine bakıyorum, evde sonuçları izlerkenki coşkun, yakarışın...Derken benim sürgünüm, senin Ankara'ya sürgünün bir araya gelmişti. Tanrını izniyle Onlar da bitti ve geldik bu güne... Bir şey daha öğrendim bu arada, ablanın evlenmesiyle, o da çok zor işmiş, bir daha mı bir daha kız çocuğu evlendirmeye tövbeler tövbesi dedim, ona göre bir tanem... Baban seni başının altına yastık yapacak haberin ola...Bak şimdi onu da anımsadım. Sen benden seninle ilgili -yıllık için- bir yazı istemiştin de ben de "yok ya, olmaz, bana ne, sen yaz" diye mızıkçılık etmiştim ya... Bu vesile ile özensiz bezensiz o işi de çözdük Tanrının izniyle, al sana bir yazı... İster kullan ister kullanma. Orası senin bileceğin iş, ben karışmam. Benim bildiğin bir tek şey var: iyi ki doğmuşsun ve varsın bir tanem. Sensizliği düşünemiyorum ben. Ya sen?Seni Çok Özleyen Baban...Taşköprü, 28 Mayıs 2006"